BÖLÜM 8

486 56 234
                                    

Sizi bi tanecik yiyebilir miyim acaba? Çok tatlısınız yorumlarınız çok güzel hepinizi çok çok çok seviyorum.

Şimdiden yorumlarınız için teşekkür ediyorum ve bu bölüme cidden yorum bekliyorum çünküü....... Gelmeli :)))))


Bir hafta geçmişti.

Bu bir hafta içinde emin olduğum tek bir şey vardı. Eğer düşüncelerim sulardan oluşsaydı, çoktan boğulmuş olurdum. Sehun'a sormak istediğim çok soru vardı, zihnimi kurcalıyor beni geceleri uykusuz bırakıyordu. Ama bir o kadar da korktuğum sorular kelimelerin önüne bariyer kuruyordu.

O günden sonra Bay Kim'le o konu hakkında daha konuşmamış, Sehun'a da hiçbir şey belli etmemiştim. Aramız iyiydi, iyi gidiyordu. Bunu bozmak istemiyordum.

Sabah yaptığımız atış taliminden sonra akşam odasına gelmemi söylemişti. Gün içinde konuşamıyorduk çünkü Jackson'ın gözleri sık sık üstümüzdeydi. Ve yeni bir duygu göğsüme taht kurmuştu. Özlem. Sehun'la konuşmayı özlüyordum.

Odasının önüne geldiğimde gergin bir şekilde kapıyı çalmak için parmaklarımı kaldırdım ve hemen ardından bundan vazgeçip içeriye girdim. Sehun'u odasının kenarında yer alan masada görmüştüm. Elinde bir telefon tutuyordu ve gülüyordu.

İçeriye girdiğimi fark edince telefonu saklama telaşına kapıldı ama, "Benim telefonum mu o?" diye sordum hemen. Ardından içeriye girip kapıyı kapattım, kilidi çevirdim.

Sehun masum bir ifadeyle bana baktı. "Şey... Hayır?"

Üstüne yürüdüm hızla ancak masadan kalkıp geriye yürümeye başladı. "Benim telefonumdu o!" dedim hemen telaşla. "Nerede etiklik? Telefonumu mu karıştırıyorsun? Hiç yakıştıramadım sana."

Ona iyice yaklaştığımda artık bacakları yatağa çarptığı için durmak zorunda kalmıştı ama bu telefonu almam için yeterli değildi. Elinde tuttuğu telefonu havaya kaldırdı. "Sadece fotoğraflarına baktım." dedi aynı masum ifadesiyle.

"Bu daha da kötü." diye yalancı bir kızgınlıkla ona baktım. Ardından havaya kaldırdığı telefona uzanmaya çalıştım. "Lütfen verir misin telefonumu? Başkasının telefonunu karıştırmak çok ayıp Sehun. Ben senin telefonunu asla karıştırmazdım."

"Alsana." deyip keyifli bir ifadeyle güldü. Bir santim daha uzun olsam belki alabilirdim o telefonu.

Zıplayıp telefona uzanmaya çalıştıkça Sehun kolunu arkaya biraz daha yatırıyor, çabamı imkânsız kılıyordu. "Ver artık." diye homurdanıp bir kez daha zıpladığımda, Sehun geriye düştü, düşerken beni de kendisiyle beraber çekti. Ben, yatağın üstüne düşen telefonumu almaya çabalarken altımda kalan Sehun bana bakıyordu ellerini belime yerleştirerek.

Nihayet telefonumu aldığımda ilk yaptığım şey ekrana bir şifre koymak oldu. Daha sonra telefonu parmaklarımın arasında çevirip altımda yatan Sehun'a uzattım. "Artık bakabilirsin."

"Şifreyi kırabilirim, biliyorsun değil mi?" diye sordu umursamaz bir ifadeyle. Telefonumu alıp cebine sıkıştırmıştı. Ardından kollarının ikisini de belime yerleştirip sıkıca sarıldı bana. "Özledim seni."

Ona üstten bakarken ve çocuk gibi büzmüş olduğu dudaklarını izlerken ne kadar kızgın gibi davranbilirdim bilmiyordum. Belki burada olmam yanlıştı, belki bizim yan yana gelmemiz bile yanlıştı ama kendimde daha fazla karşı koyacak gücü bulamıyordum ne yazık ki.

Parmaklarım kısa siyah saçlarının arasına daldığında cevap vermeden gözlerimi saçlarında dolaştırdım. Güldüğünü duydum ama kısık sesli bir gülüştü bu. "Çok fazla utanıyorsun." dediğinde belimdeki kollarından yalnızca biri çözülmüş, yanağıma ulaşmıştı. Yanaklarım kızarmış olmalıydı.

Reason To Live / HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin