İncitmek - Bölüm 4

390 215 36
                                    


Selam!

Bugün nasılsınız? Geçen bölüm Gece kendini hep geri çekti diye kızdınız mı?

Kızmayın. Bir akıl hastanesinde neler olacağı belli olmaz. Hadi bakalım başkalarıyla tanışmaya başlayalım.

&

"Uçmaya çalışıp düştün bir kere
Sağanaklar yağdı kanatlarının üstüne
Benim iklimim incitmez seni
Gel süzül şimdi gökyüzümde"

Olayın şokuyla küçük dilimi yutacaktım diyebilirim. Dehşet içinde açık kalan ağzımı zar zor kapattım. Çok korkmuştum.

İnsanın yaşamak ve ölmek arasındaki büyük köprüde çabalaması korkunç bir şeydi.

Her yerde zincirler ve engeller bekliyordu insanı burada. İnsan, kişiliğinin demir parmaklı penceresinden çaresizce bakar kendini çepeçevre saran bu tımarhane duvarlarına, ta ki ölüm onu evine ve özgürlüğüne çağırıncaya kadar.

Deliler-onlara ne demeliyim bilemiyorum- etrafta bağrışıyor, böyle bir şeyin nasıl mümkün olabileceğini konuşuyordu. Haklılardı. Neredeydi bu görevliler? Bu delileri zapt etmek zor olacak gibi duruyordu. Bir anda olayın şokuyla herkes oradan oraya koşturmaya başlamıştı.

Hem ipi nereden bulmuştu bu adam?

Resmen geldiğim ilk an biri kendini asmıştı. Ne şans ama?

Arkama baktığımda bizimkilerin köşeye tek sıra dizilmiş ve tam gözlerimin içine baktıklarını fark ettim. Nefretle bakıyorlardı. Buraya geldiğimizden beri neden böyle bakıyorlardı?

O an kulaklarımda "Senin yüzünden." "Uğursuz." "Felaket getiriyorsun." "Sana neden bir şey olmadı?" cümleleri yankılanmaya başladı. Hepsi farklı şeyler söylüyordu. Delilerin koşuşturma sesleri de ekleniyordu buna.

Kulaklarım çınlamaya daha doğrusu onların sesi, ateş çıtırtısı sesine karışmaya başladı.

Neden böyle söylüyorlardı? "Hayır, hayır!" diye sayıklamaya başladım. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Tırnaklarımı elime geçirdim. Kesildiğine emin olacak şekilde sımsıkı tutuyordum ellerimi.

Biri yanaklarımın iki yanına elini koydu ve saçlarımı çekti önümden. Yüzümü avcuna alıp sakinleştirmeye çalıştı. Sonra beni göğsüne çekti. İlk başta olayın şokuyla elinden kurtulmaya çalışsam da kolların sahibi "Buradayım. Benim. Sakin ol, küçüğüm. Bakma oraya!" dedi yatıştırıcı bir tonda.


Oydu. Gündüz.

Daha birkaç kez duyduğum ses nasıl bana bu denli iyi gelebilirdi? Onun sesiyle bütün sesler susmuştu. Başımı kaldırıp gözlerine baktırdı. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Başımı bizimkilerin olduğu yöne çevirdim. Yoklardı. Gitmişler miydi yani?

Tekrar ona çevirdim başımı. Şefkatle bakıyordu. Bu bakış ne özeldi böyle. Ne kadar zaman olmuştu bu bakışı görmeyeli? Şefkat duygusunu hissetmeyeli?

Sessizce sokuldum ona neler olacağını düşünmeden. "Korkuyorum." diye fısıldamakla yetindim. Korkuyordum çünkü. Çekinmeden söyledim. Neden bilinmez ona güveniyordum. Korurdu sanki beni. Korkularımı silerdi tek tek.

Çenemi hafifçe kaldırıp gözlerimin içine baktı tekrar. Sanki biliyormuş gibi "Susmuyorlar mı?" diye sordu. Sanki ruhumu görüyordu.

Susmuşlardı. O konuşunca hepsi susmuştu. O var olunca hepsi gitmişti. Bunu şu an fark etmiştim.

Adını Çıkar DeliyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin