Ben geldim. Sezon finali çünküüü bir haftalık ara vereceğiz. O dönemde düşünmeye ve bolca bölüm yazmaya kararlıyım merak etmeyin. Neden 'ADINI ÇIKAR DELİYE' olduğunu anlayacaksınız bu bölüm.
Diğer sezon tam olacak. Olayları oturtmaya çalıştık biraz. Konumuzun ne olacağını anlamamızı istedim.
Bunca zaman iyi gittiğimizi düşünüyorum. Umarım daha da iyi oluruz.
O zamaaan,
İyi okumalar...
&
Acımı zihnime gömmek için uğraşırken, ölümlere maruz kaldım.Dik durdum, kendimle hayatım boyunca bir savaş içerisinde yaşamaya çalıştım. Çok kez güldüm. Huzurdan değil acıma tepki vermek için gülüşlerimi feda ettim. Çocukça hayaller kurdum. Bir kaşık suda boğulmak üzere olan bir balık gibi can çekişerek öldü hayallerim.
Zaman geçti, her acıyı konuk ettim zihnime. Küçük Gece büyüdü. Onunla birlikte acıları da büyüdü. Zamana mahkum ettim kendimi. Ölümü düşleyerek uyur oldum.
Ve her gün kendini teslim eden ruhum, zihnimde ölümlere gebe kalarak kendini astı.
.
.
.
.
.
.
Gerçeklerin ağırlığı altında ezildim. Bilmemek bazen daha mı iyiydi?
Koşarak çıktım oradan ve odama gittim. Odamda gördüğüm ama faydası olmadığı kanısına vardığım için umursamadığım küvetin içine girdim. Boştu. Burada su da yoktu.
Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra kendi halime ağladım.
İnsanın bazen ayağa kalkacak gücü olmuyordu. Dışarıdan düşmüş gibi görünmek değil de kendi içinde ayaklanamamak gibi. Herkese günlük güneşlik olduğunu gösterirken aslında köklerinin yok olduğunu bilmek gibi. Bir miktar kendine yenilmek, kendiyle savaşacak gücü bulamaması gibi.
Anlatamıyordum içimi. Sanki kelimeler yetmiyordu anlatmaya içimi dışımdan çok yaralayan kemiren şeyler vardı. Çözemiyordum.
Ben insan mıydım? Onlar yoksa ben var mıydım? Yoklarsa neden varlardı?
Delirmeye mi başlıyordum ben?
Bana ne oluyordu?
Kendimi kaybediyordum. Kayboluyordum. Mahvoluyordum.
Ağlamaya devam ederken kapıda bir hareketlilik duydum. Doktor olmasın diye dua edecek gücü bile bulamadım kendimde.
Dakikalarca ağladım. Karşımdaki kişi konuşmadı. Ben ağladım, o sustu.
Sonunda "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu.
Başımı kaldırıp tanıdık sesin sahibine baktım. Burnumu çektim ve ellerimle üstünkörü gözyaşlarımı sildim. Yüzünü buruşturdu. Onu umursamadan "Olur da küvet gözyaşlarımla dolarsa, kendimi boğacağım." deyip başımı yine kendime doğru çektiğim bacaklarıma dayadım ve devam ettim. "Bedenimi ölüme armağan etmek istiyorum. Sadece... Sadece ölümün tadını, buradaki yaşamdan çok merak ediyorum. Ağlamak istiyorum. Yıllarca..."
Sonunda yaslandığı kapı girişinden çekilip yanıma gelmeye başladı. Sol tarafıma gelip yukarıdan bana baktı. Sonra yere oturdu.
Yan yana oturuyorduk ama o yerde, ben ise küvetin içindeydim. Başını küvete yasladı ve bir süre bekledi.
İkimiz de sustuk. Ağlamayı kesmiştim. Sonunda başını kaldırıp bana baktı.
"Hatırlamadığım için kendini mi suçlu görüyorsun yoksa daha büyük bir sorun mu var?" dedi. Konudan alakasız "Hatırlıyor musun?" diye sordum hemen. "Hastalandığımı evet." dedi üzgünce. Kendi derdimi unutup ileri doğru atıldım ve başını kollarımın arasına aldım. "Deme öyle. Sen hasta değilsin, bir tanem. Sen aramızdaki en akıllı kişisin." deyip tekrar ağlamaya başladım.
Bir süre ağladıktan sonra "Burası bizim dert mahzenimiz olsun mu?" diye sordum ona masumca bakarak.
Çok ihtiyacım vardı ne olduğunu sormasına tekrardan. Merak etmesini istedim. Beni önemsesin istedim. Bir kez de ben bencillik etmek istedim.
"Anlat, güzelim." dedi elini kaldırıp saçımı kulağımın arkasına atarken.
Ne diyecektim? Evet anlatmamı istemesini diliyordum ama nasıl anlatacağımı, ne diyeceğimi bilmiyordum.
Korkuyordum aslında dile getirmekten. Kendimeydi bu korkum. Büyüsü bozulacaktı sanki. Söylesem kabullenmiş olacaktım sanki.
Parmağımı kafama koyup "Burası mezarlıkmış. Meğer ölüymüş onlar. Aslına bakarsan şu sıralar dökülüyorum, ne kadar yanarım bilmiyorum. Atacakları günü bile aratır oldu burası, daha da konuşamıyorum." deyip elimi yavaşça başımdan indirdim.
Sustu.
Ben de sustum
Biz sustuk.
Gece sustu.
Gün doğdu.
Gündüz oldu.
Biz susmaya devam ettik.
.
.
.
.
.
.
Suskundum bu aralar. Tepeden tırnağa kadar suskun. Biraz yorgundum, biraz da durgun. Avazım çıktığı kadar susuyordum işte! Sesim yankılanıyordu yüreğimin derinliklerinde. Sessiz çığlıklarım kulağımı sağır ediyordu. Benden başka duyan olmuyordu...Susuyordum!
Boğazımda düğümleniyordu nefesim. Dilimin ucunda intihar ediyordu cümlelerim sanki. İçimde biriktirdiğim feryatlar boğuyordu beni. Susma diyordu içimden bir ses. Tam o an haykırmak istiyordum. Sesim kesilene...Nefesim tükenene kadar haykırmak istiyordum.
Olmuyordu.
Gücüm yetmiyordu.
Susuyordum.
Günler geçiyordu.
.
.
.
.
.
.
.
Sustuğum ve hiç konuşmadığım ikinci haftaydı.
Konuşamıyordum. Artık onları göremiyordum. Öldüklerini kabullenemiyor ama gerçekleri görmekten de çekinemiyordum. Yavaş yavaş ölüyordum ama fark edilemiyordum.
Bir kişi hariç.
Gündüz beni anlıyordu. Hatırlamıyordu bazı günler beni ama hep odama geliyordu. Bir güç onu benim odama çekiyordu sanki.
Geliyor karşıma oturuyor benimle susuyordu. Doktorlar gelip gidiyordu.
Herkes neden sustuğumu merak ediyordu. Diyemiyordum. İyileştiğimi bilseler burdan çıkarırlardı yüksek ihtimal ve ben sevdiğim adamdan uzak kalırdım. Bunca yıl onsuzluk zaten zordu. Dahasına katlanamazdım.
Bu yüzden adımı deliye çıkaracaktım.
Bölüm sonuuu!
Nasıl buldunuz bu bölümü?
Diğer sezon benimle misiniz? Bekliyor olacağım.
Yıldıza pıt basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Öpüldünüz...
Haftaya görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Çıkar Deliye
ChickLit*İki eski sevgilinin akıl hastanesinde yolları kesişirse neler olur? *Kişiler bıraktıkları gibi midir? *Bu paranormal dünyaya davetlisiniz...