03

847 135 50
                                    

Seungmin'in yanına uzun zamandır uğramadığımdan anlatacak çok şey buluyorum. O çocuğu da anlatıyorum tabii. Görünüşünü, giyimini, siyah arabayı, çöpe attığı izmariti ve sanırım en çok da gözlerini.
Gözlerinde hiç ışık yoktu biliyor musunuz? Öylesine açık gibiydi gözleri. Gözlerinde kendimi, gözlerinde Seungmin'i, gözlerinde ölmek isteyen tüm o milenyum çocuklarını görmüştüm ve içim ürpermişti. İlk defa içim ürpermişti tüm o ölüleri bir arada görünce gözlerinde.

Artık eve gitmem gerektiğini düşündüğümden ayaklanıyorum. Burada ne kadar durduğumu bilmiyorum ama fazla olduğu da kesin.
Seungmin ile konuşurken mezarının üstünden temizlediğim yabani otları elime alıyorum. Gitmeden önce çocukluğumuzda hep yaptığımız gibi onu selamlıyorum.

"Bir daha ne zaman gelirim bilmiyorum. Belki yarın belki de aylar sonra. Darılmıyorsundur bana umarım."

Bir iki adım geriliyorum ve çıkışa doğru ilerliyorum.

"Seni özledim dostum."

Ve yine ağlıyorum. Bu sefer ağlamak için size bir sebep sunabiliyorum ama. Yavaş yavaş yanaklarımdan süzülen yaşları ellerimle siliyorum. Fazlasıyla sessiz sokakta burun çekişlerim duyuluyor ve buna da kendi kendime gülüyorum.
Bazen hareketlerimin fazlasıyla tutarsız olduğunu düşünüyorum.

Mezarlıktan çıkıp iki yüz on adım attıktan sonra eve ulaşıyorum. Birkaç kere çaldığım kapıyı babam açıyor.

"Neredesin sen? Saat kaç olmuş, benden sonra eve geliyor delikanlı!"

Bir şey söylemiyorum ve içeri giriyorum.

"Cevap da vermiyor! Sana diyorum!"

Kolumu çekiştirirken annem araya giriyor.

"Geldi işte uzatma. Bir daha olmaz, değil mi Changbin?"

Başımı sallayıp geçiştiriyorum ve odama geçiyorum. Kapıyı kapattığım anda boynumdaki eller biraz gevşiyor. Kendi alanıma girdiğimden nefes alabildiğimi hissediyorum. Üstümdekilerden kurtulup pijamalarımı giydikten sonra masanın başına geçiyorum. Dünden kalma kahve fincanını kenara bir yere koyuyorum. Masanın çekmecesinden temiz bir kağıdı önüme aldıktan sonra karalamaya başlıyorum öylesine. Ne çizdiğimi bilmiyorum kalemim kağıdın üzerinde özgürce hareket ediyor. Kendimi ona teslim ediyorum bende. O nereye gitmek isterse oraya götürüyorum. Beyaz sayfa yavaş yavaş kurşun kalemin etkisi ile kararmaya başlıyor.
Kendimi kaptırdığım çizimim, kapımın açılması ile duraksıyor.

"Hey?"

Annemin sesini duyunca arkamı dönüyorum. İçeriye girip kapıyı kapatıyor ama odanın içine fazla ilerlemiyor. Garip bir atmosfer var aramızda. Bazen fazlasıyla anne oğul bazen de fazlasıyla yabancı gibi oluyoruz. Babamla zaten yabancıyım gibi. Onunla ilişkimizin seviyesi ne derece pek anlamış değilim.

"Mezarlıkta mıydın bu zamana kadar?"

Başımı sallıyorum. Sanırım gözlerimden ağladığımı anlamış olmalı. Kendime de dönüp aynada hiç bakmadım ki nasıl görünüyorum diye. Omuzları çökük, saçı başı dağınık, gözleri kırmızı bir haldeyimdir büyük ihtimalle. Bakmaya da pek gerek yok.

"Uzun zaman oldu öyle değil mi?"

Gözlerimin tekrar dolduğunu hissettiğimde çenemi sıkıyorum. Şimdi ağlamak istemiyorum ama gözlerim benim isteklerimi umursamıyor ve bir iki yaşın düşmesine sebep oluyorlar.

"Onu... Onu özledim."

İfadesiz yüzüne kısa bir süre buruk bir gülümseme yerleşiyor. Bana yaklaşıp önce omzumu sıkıyor sonra saçlarımı alnımdan geriye tarıyor. Gözlerimi kapatıyorum. Bir süre anın tadını çıkarıyorum çünkü fazla böyle anlara sahip olamıyorum.

"Bu çizdiğin oğlan da kim? Nedense tanıdık geldi."

Merakla sorduğu soruyu önce anlamıyorum. Masama döndüğümde biraz önce ne yaptığımı bilmeden kendimi kaptırıp çizdiğim şeye bakıyorum. Bana da birini anımsatıyor.

"Bilmem öylesine çizdim."

Başını salladıktan sonra odadan çıkmak üzere hareketleniyor. Ben de ardından bakmak yerine çizdiğim oğlana bakıyorum. Kendimi tekrar izmariti çöpe attığı ve arabaya bindiği anda bulurken annemin sesini duyuyorum.

"Yarın yardımına ihtiyacım var. Erken yat yorucu bir gün olacak."

Başımı sallıyorum ve kapımın kapanma sesi duyuluyor. Masamdan kalkıp kağıdı katlıyorum ve çizim yaptığım defterin arasına koyuyorum. Defteri ve kalemlerimi yarın bana arkadaşlık etsinler diye çantama koyuyorum ve yatağıma gidiyorum.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
generation why | changchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin