"Burada nereye adım atarsam atayım elleri boynumda gibi. Boğuluyorum."
Derin bir nefes veriyor dudaklarının arasından. Batmak üzere olan güneşin kızıllığı yüzüne vururken biraz önce yaladığı dudaklarını da parlatıyor. Başını eğip sürekli oynayıp durduğu ellerine bakıyor ben de bakışlarımı ondan çekip batan güneş ile kızıla boyanan, hafiften esen rüzgâr ile dalgalanan göle dikiyorum.
"Gidelim."
Söylediklerimle başını kaldırıp bana bakıyor. Ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyor önce. Bir şey söylemek için ağzı kapanıp açılıyor, bir yandan da dediğim şeyin olabilirliğini düşünüyor.
"Söylemesi kolay. Nereye gideceğiz? Nasıl yaşayacağız? Paramız bile yok."
Başımı ona çeviriyorum. Bakışlarımız buluştuğunda yutkunuyor. Gözlerim bir süre adem elmasına takılıyor.
"Biriktirdiğimiz paralar var."
"Bir süre yeter, ya sonra? Mantıklı düşün."
Omzumu silkiyorum. Mantıklı düşünmek benim değil onun görevi çünkü. Ben aklıma geleni yaparım, aklıma geleni söylerim.
"Çalışırım. İllaki bir iş bulurum."
Kaşlarını çatıyor. Tüm yükü omzuma alacak olmamı dile getirmemden rahatsız oluyor.
"Çalışırız diyecektin herhalde. Evde işten gelmeni bekleyecek hanımın mıyım ben senin?"
Hafif bir kızgınlık ile söylediklerine ikimizde gülüyoruz.
Aslına bakarsan hayal etmesi hoş diyesim geliyor ama içime atıyorum. Söylemek isteyip de içime attığım diğer her şey gibi..."Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor."
Sorduğum soru ile bir süre susuyor ve derin bir nefes veriyor. Buruk bir gülümseme dudaklarına misafir oluyor ve bu bile onu fazlasıyla güzel yapıyor.
"Saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."
***
Merhaba!
Changbin ve Chan'ın hikâyesine hoş geldiniz!
Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
generation why | changchan
Hayran Kurgu"saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."