"Seo Changbin!"
Yediğim bok yüzünden gözlerimi kısa bir süre kapatıyorum ve öğretmenimizin gür sesi sınıfı dolduruyor.
Diğer herkes sırasına otururken ben ayakta kalıyorum."Bu ne terbiyesizlik böyle!"
Sinirden kıpkırmızı olmuş suratına, çatık kaşlarına bakıp başımı tekrar öne eğiyorum.
"Haklısınız hocam, yaptığım terbiyesizlik için özür dilerim."
Söylediklerimle çatılı kaşları biraz gevşese de hâlâ sinirli olduğunu biliyorum ve bu yüzden bir ceza alacağımı da biliyorum. Kısa bir süre sonra da cezamı söylüyor zaten.
"Okul çıkışı kalıp kütüphaneyi temizleyeceksin."
Başımı sallıyorum ve iç çekerek yerime yerleşiyorum. Jisung başka zaman olsa bu durumla dalga geçerek benimle uğraşır ama son zamanlarda keyifsiz olduğumdan bir şey söylemeden omzumu sıkıyor ve derse odaklanıyor.
Fazlasıyla yavaş geçen dersler sonunda bittiğinde daha da yavaş geçecek olan kütüphane temizliği için sıramdan iç çekerek kalkıyorum. Hyunjin ve Jisung ile vedalaştıktan sonra kütüphaneye ilerliyorum.
İçeriye girdiğimde masalarda duran kitaplar ile bir küfür savuruyorum seslice.
Ne de olsa kimse yok."Hay sikeyim ya!"
"Yavaş sik."
Alaylı gelen ses ile irkilerek etrafı incelediğimde biraz ileride masada oturan bedeni görüyorum.
"Sen...? Neden buradasın?"
Önündeki kitapları bir kenara yerleştirdiğinde onu daha iyi görmemi sağlıyor. Siyah saçları hafiften karışmış, ilk defa kıravatını gevşek ve gömleğinin kollarını yukarıya doğru katlamış olduğunu görüyorum.
Açık konuşmak gerekirse, bu görüntüyü kim görse fazlasıyla hoş bulacağına eminim."Bildiğim kadarıyla kütüphaneyi herkesin kullanma hakkı var."
Yine alayla söylediği cümle ile başımı iki yana sallayıp çantamı ve ceketimi bir kenara koyuyorum. Ona doğru ilerlediğimde edebiyat ile ilgili kitapları görüyorum.
"Sen neden buradasın? Pek denk gelmedik bu zamana kadar."
Omuz silkiyorum. Buraya ait bir adam olmadığımı beni tanımayan birinin bile çok iyi anlayacağını düşünüyorum.
"Cezalıyım."
Tek kaşı havalanıyor.
"Ceza olarak kütüphaneyi temizlemek güzel olsa gerek."
Suratına yüzümü buruşturarak baktığımda kıkırdamaya başlıyor. O kıkırdamaya devam ederken ben suratına anlamazca bakmaya devam ediyorum.
Tanrı aşkına tüm kütüphaneyi temizlemenin nesi güzel olabilirdi ki?"Yani kitaplar güzeldir. Kitapları düzenlemek, sayfalarını karıştırmak ve kokusunu içine çekmekten bahsediyorum."
Bunları söylerken eline bir kitap alıp sayfalarını karıştırıyor ve derin bir nefesi ciğerlerine dolduruyor.
Burada fazlasıyla sıkıldığımı belli etmiş olmalıyım ki başını iki yana sallıyor."Gerçekten kitaplardan ve kütüphanelerden hoşlanmıyorsun."
Başımı sallıyorum.
Bu kadar uzun bir konuşma içinde bulunmamızın şaşkınlığını yaşarken bir yandan da zihnimde dudaklarından çıkan kıkırtılar yankılanıyor.
İçi boş neşesi tıpkı gözleri gibi.
İçim titriyor."Gitmeyecek misin?"
Sorduğum soruyla kaşlarını çatıyor. Yanlış anlaşıldığımın farkına varınca elimi alnıma vuruyorum.
"Yani o anlamda söylemek istemedim. Anlarsın ya, lüks arabanız seni almaya geliyor falan."
Kaşlarını daha çok çattığında iyice batırdığımı anlıyorum ve ufak bir küfür savuruyorum.
"Hep böyle ağzın bozuk mudur senin?"
Elindeki kitapları toplayıp kitaplığa doğru ilerlediğinde soruyor.
"Sevmiyorum fakat bu sıralar hep küfürlü konuşuyorum."
Elimdeki kitapları yerine götürürken cevapladım.
Sessizlik ortama hakim olduğunda kütüphaneden hiçbir şey demeden çıkıp gittiğini düşündüm.
Kim olsa benimle yalnız kalmayı pek istemezdi sanırım, hak veriyorum.
Fakat aslında düşündüğümün çok yanlış olduğunu bir başka masadan aldığım kitapları yine yerine yerleştirmek için arkamı döndüğümde çarptığım bedeni ile anlıyorum.
Daha yakından gördüğüm yüzünü kısa bir süre inceleyip boşluklarına dikiyorum gözlerimi.
Tek kaşım havalandığında konuşmaya başlıyor."O akşam..."
Biraz duraksıyor. Büyük ihtimalle söyleyeceği şeyi gerçekten söylemesi gerekiyor mu diye kendini sorguluyor. Karşımdaki kişinin söyleceği her şeyi bir bir aklında tartıp öyle söylediğini anlamak çok da zor değil.
Herkes bir Changbin olamaz, bilirsiniz."Çok etkileyiciydin."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
generation why | changchan
Fanfikce"saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."