Sabahın erken saatleri. Yine her zamanki gibi annem odama gelmeden bir dal sigaramı içiyorum. Pijamalarımın yerini siyah pantolonum ve siyah tişörtüm alıyor.
Nedendir bilmem güne fazlasıyla huzursuz başlıyorum ve günü başladığım gibi bitireceğimden emin bir şekilde bıkkınca derin nefesler veriyorum bu yüzden.
Annemin mutfaktan gelen sesi ile yine siyah ceketimi ve çantamı alıp odamdan çıkıyorum. Annem ile birlikte kahvaltımızı yapıyoruz o sırada da bugün neler yapacağımızdan, ne kadar yoğun bir gün olacağından bahsediyor.
Annem bir aydır yeni bir evde aşçılık yapıyor ve anlattığına göre biraz keskin sınırları olan, bana göre biraz değil, bir aile. O ailenin evine misafirleri geleceğinden bu akşam fazlasıyla önemli.Kahvaltımızı bitirdikten sonra evden çıkıyoruz. Annem hâlâ bana bugün yapılacaklardan, aileden ve misafirlerinden bahsederken söyledikleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkıyor. Ah, bir de uslu durmamı istiyor. Anlamıyorum, devlet adamı mıydı bu insanlar?
"Tamam anne, anladım. Uslu bir çocuk olacağım."
Alaylı sesimle konuştuğumda koluma bir çimdik atıyor. Suratımı buruşturarak kolumu ovalarken bahsedilen eve yaklaşıyoruz.
Jisung mu? Muhtemelen bugün anneme yardım edeceğimi anlamıştır. Hatta çoktan Hyunjin ile okul kapısının önünde tüttürüyordur.Bizim evimizden iki hatta üç kat büyük, beyazlarla bezenmiş eve giriş yapıyoruz. Annem burada çalışan diğer arkadaşları ile selamlaşıp konuşurken bir yandan da beni onlara tanıtıyor. Aralarından biri yaklaşıp kollarımı sıktığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorum.
"İnanmıyorum lise öğrencisi mi? Bu kaslar da ne böyle!"
Yüzümü buruşturmak hatta kusmak istiyorum ama kendimi tutuyorum. Öylece boş bakışlarla karşımdaki makyaj güzeli kadına bakıyorum.
Annem teşekkür etmem için birkaç hareket yaparken neden teşekkür etmem gerektiğini düşünüyorum çünkü şu an yaşadığım şeyin bir iltifattan çok taciz olduğu kanısındayım. Yine de annemle aramdaki savaşı uzatmıyorum ve teşekkür ediyorum.İçeriye giren kadın ile, büyük ihtimalle evin sahibi, herkes sessizleşiyor ve belli bir düzene geçiyor. Annem kolumdan tutup beni yanına çektiğinde kadın boğazını temizliyor.
"Çok değerli misafirlerim akşam yemeğine gelecekler ve her şeyin çok iyi olmasını istiyorum. En ufak bir hata görmek istemiyorum o yüzden kendinizi işinize verin."
Bakışları bana dönüyor.
"Bahsettiğin oğlun bu mu?"
Sorduğu soruyla annem başını sallıyor ve beni tanıtıyor. Güzel giyimli kadın başını sallıyor.
"Pekâlâ, Changbin. Gün içinde pek bir şey yapmana gerek yok. Akşam sunumları yapmanı istiyorum."
Anneme çatık kaşlarımla dönüyorum. Tanrı aşkına sunumdan ne anlarım ben?
Annem elimi tuttuğunda tekrar kadına dönüp başımı sallıyorum.
Evin sahibi yanımızdan ayrıldığında annemle kısa ve sessiz bir tartışmaya başlıyoruz."Sunum mu? Ne anlarım ben sunumdan beni bunun için getirdiğine inanamıyorum! Nasıl yapacağım?"
"Benim de bundan yeni haberim oldu. Arkadaşlarımdan birinin kızı sana yardımcı olur. Ah, hatta gelmiş bile."
Annemin gülümseyerek baktığı yere dönüyorum. Bana hiç böyle içten gülümsememesini pas geçiyorum o an. Genç kız yanımıza yaklaşıp anneme ve bana selam verdiğinde kafamı öylesine sallayıp diğer çalışanları izliyorum. Annemle yanımıza gelen kızın konuşmalarını pek dinlemiyorum. Büyük ihtimalle kıza bana yardımcı olması için ricada bulunuyor.
"Merhaba, ben Jessi ama Jess diye seslenebilirsin."
Kızın konuşması ile dikkatimi ona verdiğimde annemin bir anda nereye kaybolduğunu düşünüyorum.
Karşımdaki kız gülümseyerek beni incelerken bugünün bitmesini iple çekeceğimi anlıyorum."Pekâlâ, Jessi. Bir an önce bana ne yapılacak göster sonra herkes işine baksın."
Kendisine özellikle Jess diye seslenmiyorum ve özellikle direkt işimize yönlendiriyorum çünkü kendisinden pek hoşlandığım söylenemez. Önyargıysa, önyargı.
Benim bu arkadaş canlısı olmayan tavrım suratındaki sahte gülümsemeyi düşürüyor, bir süre sonra başını sallıyor ve güne başlıyoruz.***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
generation why | changchan
Fanfiction"saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."