"Ben bi' sigaraya çıkıyorum."
Çok odaklanamadığım muhabbetlerinin arasında cümlemi ağzımda yuvarlayarak söylüyorum ve oturduğum yerden ayaklanıyorum.
Aslında düşündüğümden güzel bir akşam geçiriyoruz fakat nedense kendimi bu güzel akşamın içinde bulamıyorum. Çok kez odağım kaçıyor ve çok kez kendimi düşüncelerin arasında buluyorum.Yani yeni bir şey yok aslında.
Sigaramı içerken biraz eğilip başımı balkonun soğuk demirine dayıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. Biraz sonra açılan kapı sesine aldırmadan aynı şekilde duruyorum. Birkaç adımla yanımda biri yer alıyor ve kim olduğunu çok iyi biliyorum.
"İçeri gir hava serin."
Herhangi bir cevap alamadığımda bedenimi dikleştiriyorum ve başımı ona çeviriyorum. Aynı şekilde bana çevrilmiş yüzünü görmek şaşırtıyor. Hiçbir şey söylemeden beni izlerken sigaramdan bir nefes daha çekiyorum. Dumanı gözlerimi kısmama ve acı hissetmeme neden olsa da bir saniye bile kırpmadan onu seyrediyorum.
Derin bir iç çekişin ardından omuzları oynuyor ve yüzünü boş araziye çeviriyor."Çok garip."
"Garip olan ne?"
Tekrar bana bakıyor.
"Sana böylesine bağlı olmam."
Dudakları hafifçe kıvrılıyor.
"Odadan çıktın ve orada durmaya devam edemedim."
Sonuna geldiğim sigaranın izmaritini aşağıya atacakken beni durduruyor. Parmaklarımı saran elleri izmariti alıp söndürüyor ve balkonda olduğunu fark etmediğim çöpe atıyor. Bense izmarit parmaklarımda söndürülmüş gibi yangısını hissediyorum.
"Hadi, içeri gelmiyor musun?"
Sesiyle kendime geliyorum ve başımı sallayarak peşinden içeriye giriyorum. Öyle çok da durmuş olmamamıza rağmen salonun ortasında sızmış iki beden gülmeme sebep oluyor. Chan üstlerine koltuğun kenarında duran katlanmış battaniyeyi örtüyor ve sessizce mutfağa geçiyoruz. Sandalyeyi çekip karşıma oturuyor elleri çenesine dayalı. Bakışları oturduğum yerde duruşumu düzeltme isteği doğuruyor.
Düzeltiyorum.
Sanki gözüne daha iyi görünmem gerekiyormuş gibi. Sanki ona değer biri olmam gerekiyormuş gibi."Rahat hissetmiyor gibisin?"
Sorarcasına kurduğu cümleye ne cevap vereceğimi bilemiyorum. Sessizliğimi koruyorum bu yüzden.
"Yanımda rahat davranmanı rahat konuşmanı istiyorum. Bu aşina olduğum Changbin değil."
Sandalyeden kalkıp yanıbaşıma çömeliyor. Oynayıp durduğum ellerimden sorduğu soruyu bekliyormuş gibi anında çekiyorum bakışlarımı.
"Sorun ne? Dün gece yaşananlar mı?"
Başını dizlerime koyduğunda yaşananları idrak etmekte zorlanıyorum. Hatta alkolün verdiği o hafif etkiyle rüya görüp görmediğimden emin olmaya çalışıyorum.
"Aslında bazı şeyler beni ürkütüyor."
"Ne gibi şeyler?"
Sorduğum soruyla bir müddet susuyor. Parmağı dizimde daireler çizerken biraz huylanıyorum ama hiç hareket etmeyi bilmezmiş gibi öylece duruyorum.
"Mesela şu an senin yanında başım dizlerinde oldukça huzurlu hissetmem gibi. Saçlarımı da okşasan sanırım ağlarım."
Saçlarına uzanan elim havada asılı kalıyor. Sessizliğime karşı hafifçe başını bana çevirdiğinde havada duran elimi ve ne yapmam gerektiğini bilmediğimden buruşturduğum suratımı görüyor ve gülümsüyor.
Elimi tutup saçlarına yerleştirdikten sonra devam ediyor."Ağlamamdan bu kadar çekinme. Ağlamak insan olduğumu hissettiriyor."
Derin bir nefes.
"Mesela saçlarımı okşayan elinin sanki kalbimi okşuyor hissi vermesi gibi."
Hafiften burnunu çekiyor. Gözlerimi bir süre yumuyorum.
"Mesela senden kaçmak isteyip yine de sana gelmem gibi."
Saçlarını okşayan elim duraksıyor. Bununla birlikte Chan da başını kaldırıyor dizlerimden. O an dün gece yaşanan her şeyi hatırlıyor olduğunu daha net anlıyorum. Ve korku ciğerlerimi doldurup nefes almamı engelliyor.
Çünkü konuştukça ellerimden kayıp gidecekmiş gibi geliyor.Bir eli yine dün geceki gibi benim kalbimin üstünde diğer eli de kendi kalbinin üstünde konumlanıyor. Bu kez ellerini çekmeden gözlerimin içine bakıyor.
"Sanırım haklıydın Changbin. Kendimi gözlerinde aramam yanlıştı."
Dizlerinin üzerinde yükselerek yüzümüzü olabildiğince hizalıyor ve kısa bir süre sonra da kollarını bedenime sarıyor sıkıca. Başta kollarımı yerinden oynatamıyorum fakat bir süre sonra ben de sıkıca sarıyorum bedenini. Hissettiğim bu sıcaklığı anlatmanın imkanı yok gibi.
Bedenlerimiz ayrılmazken dudakları hafifçe çeneme bir buse konduruyor ve ardından fısıltıyla konuşuyor."Kendimi kalbinde buldum Changbin. Ve ne kadar korkarsam korkayım onu kaybetmeyeceğime emin olacağım."
Şimdi ciğerlerimin bu kez ne ile dolduğunu bilmiyorum ama nefes almamı engelleyen bir şeyler doluyor. Ve ben bu hisle boğulmaya can atıyorum.
"Kaybolmayacağına emin olacağım."
Dudaklarımdan dökülen cümlenin ardından saçlarına bir buse konduruyorum. Bir yandan da kokusunu içime çekiyorum.
Yıllardır aldığım nefesin nefes olmadığını idrak ediyorum.Sanırım yıllar sonra ilk kez yaşıyor gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
generation why | changchan
Fanfiction"saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."