"Bu akşam ev boş bize gelsenize."
Jisung, Hyunjin ile aramıza otururken kollarını ikimizin omzuna atarak neşeyle konuşuyor. Bense sesimi çıkarmadan gözlerimi kenarlarını yolup durduğum parmaklarımdan çekmiyorum. Kötü bir alışkanlık.
"Bana uyar, sen ne dersin Bin?"
İki arkadaşım da beni dikkatle incelerken canımın sıkkın olduğunun dışarıdan oldukça iyi anlaşıldığını biliyorum.
"Bilmiyorum, eve gitmiyorum aslında bayadır."
Jisung ve Hyunjin birbirine bir süre baktıktan sonra Hyunjin konuşuyor.
"Nerede kaldın bu zamana kadar niye bize gelmedin? Seungmin'in yanında mıydın yoksa?"
Başımı iki yana sallarken bahçeye giren bedene kayıyor gözlerim. Bakışları olduğumuz yere dönerken önce başını yere eğiyor sonra iki yana sallayıp okula doğru ilerleyen adımlarını bize doğru yönlendiriyor. Açık konuşmak gerekirse bu hareketi beni oldukça şaşırtıyor. Belki de hiçbir şeyi hatırlamıyor olabilir sonuçta hatrı sayılır bir şekilde alkol almıştı diye düşünüyorum. Hatta belki de hatırlamıyor olması daha iyi olabilir.
Kendime sunabileceğim her ihtimal beni tarifi zor bir acının ortasına salıveriyorken acımın ta kendisi yanımıza ulaşıyor."Günaydın Chan. Bu akşam bizim evde toplanıyoruz sen de gelsene."
Chan kısa bir süre bana baktıktan sonra oturduğu yerde biraz kıpırdanıyor.
"Bilmiyorum, bizimkiler kabul etmez gibi."
"Ders çalışacağız dört medeni insan olarak. Değil mi?"
Hyunjin, Jisung'a dönerek konuştuğunda Jisung hızla başını sallıyor ve hepimiz gülmeye başlıyoruz. Chan ile gözlerimiz kısa bir süreliğine yine birleşiyor ve ayrılmasıyla da gülüşlerimiz saniye saniye solup buruk bir hal alıyor.
"Ufak bir yalandan zarar gelmez sanırım."
"İşte bu be!"
Jisung neşeyle yumruğunu havada sallarken onu buruk bir gülümseme ile izliyorum. Üç kişi kaldığımızdan bu yana onu böylesine neşeli görmeyişimdi bu buruk gülümsememin sebebi. Aynı gülümseme ile bana baktığında Chan'ı bir Seungmin gibi görmediğini ama ona onun kadar değer verebileceğini anlıyorum.
Çünkü Chan'ı sevdiğimi anladığını biliyorum.
Biraz sonra yavaş yavaş okula giren bedenlere eşlik etmek adına ayaklandığımızda Chan kolumdan tutarak beni durduruyor. Diğer iki beden önce ne olduğunu anlamaya çalışıyor sonra başlarını sallıyorlar ve bizi yalnız bırakıyorlar. Onlar uzaklaşırken ben tekrar kalktığım yere oturuyorum.
Chan karşımdaki yerini alırken bahçedeki insan sayısı gittikçe azalıyor."Dün..."
Gözlerimiz birbirini bulduğunda cümlesine ara veriyor. Neler olduğunu anlayamıyorum ve bunun yüzüme yansıdığına da eminim.
Bir süre öylece beni izliyor ve tam konuşacağı sırada bahçedeki öğretmenin sesiyle lafı kesiliyor. Sanırım Tanrı konuşmamamız gerektiğini düşünüyor. Belki de konuşmamak daha iyi olabilir.Derler ya, Tanrı iyisini bilir.
"Çocuklar ders başladı! İçeriye!"
Derin bir nefes verip alnını ellerine yasladığında ayaklanıyorum. Alnı hâlâ ellerine yaslı Chan'ın yanına vardığımda elimi yavaşça omzuna koyup sıkıyorum. Deli gibi konuşmak istediğini biliyorum ama belki de konuşmamak en iyisi.
"Hadi, dersi kaçırmayı istemezsin."
Chan gözleri dolu bir şekilde bana bakıyor,
gözleri dolu çünkü o konuşmasa bile onun nasıl bir fırtına içinde olduğunu biliyorum. Ben o fırtınanın ayazını çok kez yemiştim.Başını sallayarak ayaklanıyor ve birlikte okula doğru yürümeye başlıyoruz. Birbirine çarpan kollarımıza bakıyor ara sıra. Gözleri kısa bir süre yüzüme bakıyor ama bendeki etkisi oldukça uzun sürüyor bu bakışların. Yine de dönüp bakmıyorum yüzüne.
Gün boyu bitmek bilmeyecek olan derslere giriyoruz sonrasında. Bu süre boyunca pek fazla denk gelmiyoruz ki zaten ben tüm günü sıraya yasladığım başımı kaldırmadan uyuyarak geçiriyorum.Günün sonunda Chan bize sonradan katılacağını söyleyip ayrılıyor. Hyunjin ve Jisung ise biri sağ koluma biri de sol koluma girerek beni sürüklercesine okuldan uzaklaştırıyorlar. Kısa süren yolculuğumuzu çok fazla konuşmadan geçiriyoruz ama eve vardığımızda işlerin tam tersine döneceğini biliyorum.
Ki öyle de oluyor."Anlat."
Beni koltuğa oturtup karşımda yere bağdaş kurarak oturuyorlar. Endişelerini yüzlerine yansıtmak istemeseler de gözlerine baktığımda saklamak istedikleri tüm duyguları görüyorum.
"Neyi anlatayım?"
Hyunjin göz devirerek cebinden sigara paketini çıkarıyor. Dudaklarına yerleştirdiği sigarayı yakıp bize de birer tane uzatıyor. İçime çektiğim dumanı yavaşça dışarı üflerken konuşuyorum.
"Chan'ı seviyorum."
"Onu biliyoruz. Neden evden ayrıldın? Bu yaraları kim yaptı? Chan ile mi kaldın bu güne kadar? Anlat oğlum ne kadar endişelendiğimizden haberin var mı?"
Hiç şaşırmadan bildiklerini söylemelerine şaşırıyorum çünkü o kadar belli ettiğimi düşünmüyorum. Ya da onların benimle bu kadar ilgileniyor olduklarının yeni farkına varıyorum.
"Birkaç gün önce babam bizi mi görmüş biri görüp ona mı söylemiş tam olarak hatırlamıyorum ama akşam eve geldiği gibi kavga ettik. Yani bir şey yapmıyorduk aslında dizlerime uzanmış yatıyordu sadece."
Derin bir nefes veriyorum ve hikayenin kalanını anlatıyorum.
***
Merhaba.
Generation Why yoğun olarak istendiği için yazmaya tekrar başlarken ilk bölümü bu ficten atmak istedim.
Umarım beğenirsiniz.-red
ŞİMDİ OKUDUĞUN
generation why | changchan
Fanfiction"saat onda buluşup nereye gitmek istersek gidelim çünkü gitmemiz kimsenin umrunda değil."