2

2.2K 96 18
                                    

Zilini çaldığı kapının açılmasını beklerken, biraz önce yaşadıklarını kafasından atmak istiyordu. Açılan kapının sesiyle aklındaki düşüncelerden kurtuldu ve kapıdaki kuzenine sarıldı.

"Beren, hoş geldin. Nerede kaldın sen merak ettik?" diyen kuzenine o an aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Buraları bilmeyince yanlış sokaklara girip durdum." dedi. Kapıya gelen teyzesi ikisine de sitem ederek koluna uzandı Beren'in.

"Kızım ne diye kapıda konuşuyorsunuz? Yorgundur şimdi Beren, gelin içerde konuşuruz."

Teyzesinin onu içeri çekmesiyle hissettiği sıcakla vücudu gevşedi ve üşüdüğünü o an fark etti. Çıkarttığı montunu askıya asıp bavuluyla sırt çantasını Aslı'nın odasına bıraktı. "Yemek hazır, hadi!" diyen teyzesinden lavaboya gitmek için müsade istedi. Aynanın karşısına geçtiğinde soğuktan kızarmış burnu ve üzerindeki çillerle bakıştı. Sonra bir an yine o ağlamaktan kızarmış gözleri görür gibi oldu. Kendine gelmeye çalışır gibi başını sallayıp saçlarını topladı ve suyu açarak elini yüzünü yıkadı.

"Heh gel yavrum, otur bak. Çorba içersin di mi?" diyen teyzesine sessizce ,olur, dedi.

"Kuzen ne bu durgunluk ya geldiğinden beri yüzün gülmedi. Özlemedin mi beni?" diyerek yalandan sitem etti Aslı. Bunun üzerine büyükçe tebessüm etti Beren.

"Özlemez olur muyum? Yorgunum sadece, otobüsle gelince onca yolu "

"Şu korkunu bir yenebilsen de otobüsle falan uğraşmasan keşke kuzum." diyen kuzeniyle konunun değişmesine içten içe sevindi Beren.

Geçen sene liseden mezun olan Beren, üniversite sınavından istediği puanı alamamıştı ve bir sene daha hazırlanmak istemişti. Yazdan itibaren düzenli devam eden çalışmaları, anne babasının anlaşmazlıkları ve kavgaları yüzünden aksamaya başlamıştı. Kendini bildi bileli tartışma evlerinden eksik olmuyordu ama sınav senesinde bundan daha fazla etkilenir olmuştu. Bir kardeşi yoktu ama kardeşten öte bir kuzeni vardı. Aslı'yla her şeyini paylaşır, bir şeye üzülse ilk ona anlatırdı. Artık bunaldığı ve kavgadan sıkıldığı dönemde Aslı ona buraya gelip bir süre kalmasını söyledi. Zaten bu da kendisine ödül gibi gelmişti. "Sınavın var ne gerek var şimdi?" diye yakınıp duran anne ve babasını dikkate almayıp buraya gelmişti.

Aslı küçük yaşta babasını kaybetmişti. Annesiyle birlikte uzun süre Çukur'da yaşıyorlardı. Onlara göre bu mahalle onlara hem sığınak hem de bir yuva olmuştu. Beren, Aslı'nın anlattıklarından Çukur'un Koçovalılar'ın olduğunu ve aileye her şeyden çok önem verdiğini bilirdi. Babasının eksikliğini hissettirmeyen insanlara ve olmayan kardeşlere sahip olduğunu söylerdi. Geldiği yer de küçük bir yerdi ama böylesine mahalle kültürüne ve sahiplenmeye alışık biri değildi.

Bunları düşünürken çoktan yemekler yenmiş, masayı topluyorlardı. Salona geçip oturduklarında; Muğla'dan, derslerden konuşup durdular.

"Ee teyzem, nasıl gidiyor dersler?"

"İyi gidiyor teyze. Zorluyor tabii ama hallediyorum bir şekilde."

"Anne ya kuzenim gelmiş sen hâlâ ders ders diyorsun." diye sitemlenen Aslı'ya ikisi de güldü.

"Annen doğru söylüyor Aslı Hanım, senin böyle bir derdin yok tabii seneye görürüm seni de." diyerek kolunun altına çekti Aslı'yı. Aslı kollarını beline dolayınca aklına birkaç saat öncesi geldi. Acaba ne olmuştu da onu bu kadar üzmüştü. Karşılaştığı yabancıyı aklından atamadan teyzesi ve kuzeniyle sohbete devam etti.

...

Sokağı arkasında bırakan Akın, az öncenin aksine hızlı adımlarla yürümeye başladı. Yaptığı şey aklına geldikçe hayrete düşüyor, içini sıkıntı kaplıyordu. Ne ara düştüğünü ne ara ağlamaya başladığını ve ne ara tanımadığı birine sarıldığını hatırlamıyordu. Kimdi o? Çukur'dan değildi. O da şaşırmıştı, anlamıştı. Gerçi şaşırılmayacak şey değildi yaptığı, o bile hâlâ şoktan çıkamamıştı.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin