Arabada hüküm süren sessizliğin sonunda ne olacağını çekinerek bekliyordu Akın. Beren'den beklemediği sakinlik, kafeden çıkana kadar devam etmişti. Bilmediği yolda arabayı sürerken yanındaki kızı; ara ara alt dudağı dişlerinin arasında, sağına dönerek kontrol ediyordu Akın. Son yarım saatlik sessizliğini: "Burdan dön." diyerek böldü Beren. Akın, cevap olarak başını sallayıp, Beren'in parmağıyla gösterdiği sokağa saptı. Beş dakika boyunca o sokakta ilerledikten sonra gördüğü ormanlık alanla durdurdu arabayı. Anahtarı çevirip ne yapacağını bilemez bir şekilde sağına döndü. Buraya gelirken kendinden ve söyleyeceklerinden oldukça emindi Akın. Ama Beren'in bu halleri onun iki elini de bağlıyordu. Şimdi biri: "Hadi konuş!" dese, harfler ağzından doğru düzgün çıkamayacaktı. Beren'in kapıyı açıp arabanın önüne, elleriyle başını tutarak yürümesiyle açtı kapısını.
"Beren bak, ne desen haklısın. Ama böyle sessiz kal.."
Beren'in bir anda arkasına dönüp attığı tokatla cümlesi yarıda kesildi Akın'ın. Kapattığı gözleri ve sıktığı çenesiyle sertçe yutkundu Akın. Belki on gün önce biri bunu yapsa, hatta kalkışsa burayı darmaduman ederdi Akın. Ama karşısındaki Beren'di. Kendine bunu hatırlatırcasına içinden tekrar etti Akın. O zaman açabildi gözlerini. Karşısında gördüğü yaşlı gözler ile de bütün düşündükleri silindi. Ne siniri önemliydi ne de yediği tokat. İsterse sonsuza kadar tokat atsın ama Beren ağlamasındı.
"Neden ya?"
"Beren, ağlama. N'olur?"
"Ya neden Akın? Neden yaptın böyle bir şey?"
Yarım saatlik sessizliğin aksine duyduğu bağrışlar, beklediği ama kabullenemeyeceği şekildeydi.
"Biz konuştuk. Allah'ın cezası on günde her boku konuştuk. Her şey çok zor ama biz yaparız, dedin bana. Ben şimdi en ufak bir şeyde beni arkanda bırakıp gitmeyeceğinden nasıl emin olacağım?"
"Beren ben özür dilerim."
"Özür dilemene falan gerek yok Akın. Belki de öyle geçici bir hevestim senin için. Zaten gidecek diye düşündün belki de. Ya bana gelsen, söylesen ne yapacaktım? Başıma bela olur, yakama yapışır, diye mi düşündün Akın?"
"O ne demek Beren? Olur mu öyle şey?"
Bir adım atıp kendisine bağırırken ileri geri savuşturulan elleri tutmaya çalıştı Akın. Hışımla itti o elleri Beren.
"Bırak! Bırak! Her şey çok zor ama ellerini tutarsam hepsi hallolur, demiştin. Senin benim ellerimi tutmaya hakkın yok."
Gözyaşlarını koluyla silip arabaya foğru yürüdü Beren. Arabadan çantasını alıp sertçe kapattı kapısını. Arkasında olduğu yerde kalakalmış Akın'ı arkasında bırakarak geldikleri yolu yürümeye başladı.
Bir tarafta dolu gözlerinden bir damla gözyaşı akıtınca hissettiği ıslaklıkla kendine gelen ve içli, titrek bir nefes alan Akın; diğer tarafta başı önde sildiği yaşlarının yerini alan yaşlarla yürüdüğü yolda arkasına bakmamaya çalışan Beren vardı.
Kendisine gelen Akın, arkasını dönerek daha fazla uzaklaşmadan Beren'in arkasından koşmaya başladı.
"Beren!"
Akın'ın seslenmesiyle adımlarını daha da hızlandırdı Beren.
"Beren! Bekle güzelim n'olur."
Arkasında duyduğu adımlarla daha fazla kaçamayacağını anlayan ve içten içe Akın'ın yorulmasını istemeyen Beren, gözyaşlarını silerek başı dik bir şekilde döndü arkasına. Nefes nefese kalan adam kendisine yaklaşınca geri adım atacak oldu ama Akın bunu anlamış gibi uzandı kollarına. Akın da onun gidecek bir yeri kalmadığını anladığından tek eliyle kızın kolunu tutup diğer eliyle Beren'in yüzünü tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...