Adımları sürünerek ilerlese de bedenindeki son gücü kullanmak için çabalıyordu. Kolundan çıkardığı serum iğnesinin acısı sızlasa da onu düşünmemeye çalışarak önündeki uzun koridoru bitirmeye çalıştı. Koridorun sonunda tanıdık yüzleri gördüğünde, onların kendisine kızıp azarlayacağını bildiği halde geri dönmedi. Bir iki adım daha attığında duyduğu makine sesi refklekse solundaki odaya bakmasına sebep oldu. Odanın buğulu camından içini görünce olduğu yerde durdu. O buğulu cama yaklaşıp sızlayan kolunu havaya kaldırıp cama dokundu. Dolan gözleri ve titreyen dudakları ile yüzünde oluşan buruk gülümsemeyle, camın karşısında yatan adama baktı.
"Akın."
Fısıltıya çıkan sesi sanki sessiz bir yakarış gibiydi. Bedeninde ve kalbinde hissettiği bütün acı, sesinde duyuluyordu. İçindeki özlem ve kaybetme korkusu oldukça sabırsız davranmasına sebep oluyordu. O yüzdendi hızlanmaya çalışarak odanın kapısına yürümesi. Kapıyı açıp uyandığı odada olduğu gibi ağır ilaç kokusuyla yüzünü buruşturdu. Gözlerini Akın'dan öyle ayıramıyordu ki arkasındaki kapıyı kapatırken bile gözlerini çekmedi. Sürttüğü ayağındaki terlikler, kendisine zorluk çıkarsa da Akın'ın yattığı yatağın yanındaki boşluğa bıraktı bedenini.
Önce yüzüne baktı Akın'ın. Henüz göremese de acısını hissettiği, kendi yüzünde de olan yaralardan vardı o yüzde. Üzerindeki mavi hastane kıyafeti, açık bıraktığı kollarında da kızarık çizgileri göz önüne seriyordu. Gözyaşlarının aktığının farkında bile değildi Beren. Akın'ın hareketsiz duran elini tutup eğildi. Sırtında bir ağrı hissetse de o eli öpmeden doğrulmadı. Sonra yanağını yasladı o ele. Gözyaşlarını akıttı Akın'ın avcunun içine. Hissiz ve hareketsiz parmakları, eskisi gibi yüzünü sevsin istiyordu. Bu çaresiz isteğe dayanamayarak ağzından bir hıçkırık koptu. Kendi eliyle ağzını kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Peş peşe yutkunarak boğazındaki hıçkırıkları geri yollamaya çalıştı. Diğer eliyle tuttuğu ele bir öpücük daha bırakıp sessizce fısıldadı.
"Seni çok özledim. Bir an önce aç da güzel gözlerini göreyim."
Cümlesini zar zor tamamlayarak Akın'ın elini tekrar yatağa bıraktı. Yatağa dayadığı ellerinden ve güçsüz bileklerinden aldığı güçle yataktan aşağıya kaykılacakken bacağında bir dokunuş hisseder gibi oldu. Önce hayal ettiğini düşündü Beren. Ama aynı dokunuş bir kez daha ve bu sefer daha hissedilebilir gibi olunca hızla başını Akın'a çevirdi. Onun buruşan yüzü ve kırpıştığırdığı kirpikleri uyandığının habercisiydi. Beren aşağı kaykıldığı yatağa tekrar yerleşip bu sefer bir eliyle Akın'ın elini tuttu, diğer eliyle yüzünü avcunun arasına aldı.
"Akın! Sevgilim, duyuyor musun beni?"
Başını Beren'i onaylamak için yavaş yavaş sallayan Akın, bedeninde hissettiği sızıları düşünmekten başka bir şey yapamıyordu. Gözlerini alışkın olamadığı aydınlığa açarken, karşısında Beren'i görmesiyle aklına gördüğü rüya geldi. Ama Beren o rüyadakinin aksine kızarık gözler, yer yer yara olan yüzü ve kendisi gibi olduğunu tahmin ettiği mavi hastane kıyafetiyle karşısındaydı. Kana kana su içmek isteyen ve kuruyan boğazını rahatlatmak için yutkundu. Yeterli olmayınca çatlamış dudaklarını yalayınca Beren, onun ne istediğini anlamış gibi hızla yatağın yanındaki küçük dolabın üstündeki sürahiden bir bardak su koydu. Titreyen ve gayretsiz elleriyle Akın'ın dudaklarına götürdü bardağı. Dudaklarının arasından akan ılık suyu yavaşça yutkunup boğazı rahatlayınca titrek bir nefes verdi.
"Akın?"
Uyanmasını bu kadar erken beklemediği adamın kahverengi gözleriyle karşılaşınca dünyalar onun olmuştu. Çok şey istiyordu belki ama bir de ses versin istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...