Aslı'yla geldiği kafede önündeki kupayı tutan Beren, kahvenin sıcağıyla ellerini ısıtmaya çalışıyordu. Gözleri sürekli tek bir noktaya dalıyor ve aklı kendisiyle oyun oynarcasına sürekli Akın'la meşgul oluyordu. İki gündür görmüyordu onu. En son bahçede çiçekleri suluyorlardı. Sonra da gelen telefonla çekip gitmişti. Hayatına yeni giren birini neden bu kadar çok düşünür olmuştu, bilmiyordu. Basit bir hoşlanmadan fazlası olabilir mi, diye düşündükçe kalbini iki el sıkıyor gibi hissediyordu. Daha öncede beğendiği, etkilendiği birileri olmuştu ama bu kadar düşünmeden duramadığı biri olmamıştı. Aslı'ya göre sözde 'aşık olmuştu'. Tanımadan, vakit geçirmeden aşık mı olunurdu? Ona göre aşk böyle bir şeydi.
"Uçtun gittin yine. Heey!" diye elini gözünün önünde sallayan kuzeniyle, gözleri daldığı yerden ona çevrildi.
"Aslı, ben ne yapacağım? Düşünmeden duramıyorum." dedi çaresiz çıkan sesiyle.
Derin bir iç çekti Aslı.
"Bunun senin elinde olduğunu düşünmüyorum zaten Beren."
"Nasıl yani?"
"Söylüyorum işte sana. Hislerin öyle hoşlanma, beğenme falan değil. Aşıksıın dırırı sen aşıksın arkadaaş." diyerek elinde mikrofon varmışcasına şarkıyı söyledi Aslı. Onun bu hareketiyle Beren gülmeden yapamadı. Sonra aklına gelen şeyle tekrar yüzü asıldı.
"Aşıksam boku yedim demektir."
"Neden öyle dedin şimdi?"
"Nasıl olacak Aslı? Oldu da birlikte olduk. Ya bu insan kolundan vuruldu, sanki sokakta oyun oynarken düşmüş gibi seke seke gezdi. Onu geçtim belinde silahla geziyor. Her seferinde bir telefon gelir de bir yerlerde ölür mü, öldürür mü diye korkudan ne hale gelirim, sen biliyorsun. Her şeyi geçtim belki de ben kendi kendime gelin güvey oluyorum. Akın'ın aklının ucundan bile geçmiyorumdur."
Beren'in hızlı hızlı ve sıra sıra dizdiği şeyleri düşününce hak verdi Aslı. Kendisi her şeyin içinde olduğu hatta yaşadığı için bunları garipsemiyordu. Beren ise hayatında kavgadan, şiddetten, gürültüden oldum olası nefret etmiş ve korkmuştu. Zaten buraya da bunlardan bunaldığı için gelmişti.
"Diğerlerinde haklısın belki ama karşılıksız bir şey olduğunu zannetmiyorum Beren."
"Dünkü konuşmayı ben unutmadım kuzen. Hiç de öyle karşılıklı gelmedi bana." diyen Beren'le köşeye sıkıştığını fark ederek, cevap vermemek için önündeki çaydan bir yudum aldı. Beren ise dün akşamı tekrar hatırlamıştı.
...DÜN AKŞAM...
Aslı'nın yatağına uzanmış, dizine yaslanıp telefonuyla uğraşan kuzeninin saçlarını okşuyordu Beren. Akın bir anda çekip gittikten sonra içindeki sıkıntı geçmek bilmiyordu. Aslı'ya olanları anlattığında teyzesinin de ağzını arayarak kahvenin önünden amcalarıyla bir arabaya binip gittiğini öğrenmişti. İçindeki sıkıntıya bir yenisi daha eklenmiş, yediği yemekten de bir şey anlamamıştı. Aslı kafası dağılsın diye film izleyelim, demiş ve bir film açmıştı. Filmi de izleyecek hali olmayınca ikisi böyle yatağa uzanmıştı.
"Ara hadi!"
Dizinden başını kaldırıp kendine bakan kuzenine, "Ne?" dercesine bakıyordu.
"Merak ediyorsun o kadar. Ara madem."
"Olmaz Aslı. Ne diyeceğim?"
"Napıyorsun, de. Nasılsın, de. Ne bileyim de bir şeyler."
Böylelikle biraz da kuzeninin baskısıyla telefonda Akın'ın isminin üstüne basarak aramıştı. Uzun uzun çalan telefonun açılmayacağını düşünüp kulağından çekecekken onun sesini duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...