4

1.7K 76 23
                                    

Sabah erkenden uyanan Beren, banyoda işlerini hallederek salona geçti. Teyzesi işe gideceği için bir şeyler atıştırmış, kapıda montunu giyiyordu.

"Heh Beren, uyandın mı kuzum? Masada kahvaltı hazır. Ben çıkıyorum." dedi ve ayakkabısının diğer tekini giydi.

"Tamam teyzem, kolay gelsin." diyerek vücudunu kapıya yaslayıp teyzesini yolcu etti. Teyzesi tekrar dönüp:
"Bir de Aslı uyanınca ekmek alsın. Bittiydi dün." diyip yoluna devam etti.

Kapıyı kapatan Beren ekmek için Aslı'yı uyandıracaktı ki sonra kendisinin gidebileceğini fark etti. Hem yürüyüş gibi olurdu onun için de. Üstünü değiştirmek için odaya girecekti ki hem Aslı'yı uyandırmamak hem de zaten yakın yere gideceği için bundan vazgeçti. Montunu üzerine geçirip kapının önündeki botlarını ayağına giydi. Kapattığı kapının anahtarını cebine koyup serin havadan derin bir nefes aldı.

Buraya aklını dağıtmak için gelen Beren şimdi hiç tanımadığı, bilmediği birini sürekli düşünür olmuştu. Akın normalde işgal ettiği düşünceleri yetmezmiş gibi şimdi bir de rüyalarına giriyordu. Dün gece o kadar sağa sola dönmüştü ki yatakta kendi başı dönmüştü. Her gözünü kapattığında önüne Akın'ın elinde babasının resmi ona dolu dolu gözleriyle tebessümü geliyordu. Bu yüzden sabaha karşı anca uyuyabilmiş, o uykudan da hemen açılmıştı gözleri.

Yaklaştığı bakkala girerek "Günaydın." dedi Beren ve gülümsedi. Ona karşılık veren adama ekmeklerin yerini sordu ve iki tane ekmek koydu poşetine. Para vermek için yürürken yerde saksıda küçük bir gül ağacı gördü. Bir tane goncası vardı ve rengi tozpembeydi. Eğilip çiçeği okşadı Beren.

"Aman kızım, dikkat et. Dikeni batar eline." diyen adama bakıp gülümsedi.

"Güzelliği ordadır belki amca." diyince adam da karşılık verip kafasını salladı.

"Güneş alabiliyor mu burada? Nasıl açacak ki?"

"Sen gelmeden çıkaracaktım kapıya kızım. Yoksa orada olur mu hiç. Küser yapraklarını döker sonra."

Adamın bu sıcak tavrıyla daha da gülümsedi Beren. Ona doğru yaklaşıp sordu.
"Ne kadar iki ekmek amca?"

"Üç buçuk yeter kızım." diyince elini cebine attı Beren. Boşlukla karşılaşınca diğer cebine attı. Orda da sadece anahtar vardı.

"Hay Allah ya!" diyerek içinden küfür etti kendine. Dalgınlıktan parayı almayı unutmuştu. Adama döndü.

"Para almayı unutmuşum yanıma amca. Bir koşu alıp getireyim." diyerek açıklama yaptı. Tam o sırada bir ses duyuldu kapıdan.

"Hayri Abi sen bizim hesaba yaz onu."

...

İki gündür doğru düzgün bir şey yemeyen Akın, amcasıyla konuştuklarından sonra intikamı için kendini güçlü tutması gerektiğini düşündü. Masaya oturup birkaç bir şey yedikten sonra kapıya doğru yürüdü ve Karaca'yı gördü.

"Gidiyor musun?"

"Evet. Yine geleceğim ama." diyen Karaca'yı kendine çekip anlından öptü Akın. İkisi de kapıdan çıktıklarında Azer'in arabasını fark etti. Bahçeden çıkıp Karaca arabaya binince açık camdan Azer'e baş selamı verdi Akın. Azer de karşılık verdi. Giden arabanın arkasından baktıktan sonra adımlarını mahalleye doğru ilerletti. Sokakta yürürken ilerde onu gördü. Üzerinde montu ve altındaki pijamasını fark eden Akın'ın yüzünde istemsiz bir gülümseme oldu. Ne kadar sevimli görünüyordu böyle. Sonra aklına tekrar o olay geldi ve bir özür borçlu olduğunu hatırladı. Farkında olmadan hızlanan adımlarla Beren'e doğru ilerledi Akın. Beren de o sırada karşıya geçip bakkala girmişti. Birkaç adımda bakkalın önüne geldi.Bakkalın kapısına yanaşarak içeriye bakmaya başladı. Ekmeğin yerini soran ve oraya doğru yürüyen kızı sessizce izledi. Sonra kızın bir yere eğildiğini görünce kaşları çatıldı. Ne yapıyordu şimdi? Bakkalın söylediğine karşı kocaman gülümseyen yüze baktı ve söylediği şeyle kendi gülümsemesi daha da büyüdü.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin