"Amca, bak bu iki oluyor amca. Beren'i ikinci kez tehdit ediyorlar. Adam telefonda benimle taşşak geçiyor. Ben burda kendimi yemekten başka bir şey yapamıyorum. Cengiz öldü ama bunların kökü kurumadan bize rahat yok."
İleri geri adımlarının arasında derin nefesler almaya çalışıp, bağırıyordu Akın. Az önce aldığı telefonla sinirleri gerilmiş, elinde Beren'le fotoğraflarıyla amcasının kapısına dayanmıştı. Sinirini anlayan amcası Efsun'u odadan çıkarıp, Akın'ı oturtmaya çalışmış ama başarılı olamamıştı.
"Tamam oğlum. Sen merak etme. Beren'e de kimseye de bir şey olmayacak. Nerede olduğunu, yerini biliyoruz zaten. Bir hareket bekliyorduk. O da gelmiş oldu."
"Çıkalım o zaman amca. Neyi bekliyoruz? Cumali Amca'mı, mahalledekileri çağıralım hepsini."
"Akın!"
Amcasının yükselen sesiyle adımları bir anda durdu Akın'ın. Fal taşı gibi açık gözleri ve bağırmaktan düzensiz olan nefesiyle kalakaldı. Yamaç oturduğu yerden kalkıp Akın'ın karşısına geçti.
"Tamam, diyorum. Duymuyor musun beni? Cengiz'e ne olduysa, Çağatay'a da o olacak, Kulkan'a da. Hatta daha fazlası olacak. Duydun mu beni?"
Akın düzelen nefesiyle, amcasına: "Duydum." dercesine başını salladı.
Sabahı beklemeden evden çıkan üç adam, bindikleri arabada ses çıkarmadan duruyordu. Meke'nin söylediği yere geldiklerinde, Akın adımlarını önündeki izbe yerin girişine yönlendirdi. Cumali ensesinden tuttuğu Akın'ı yanına çekti.
"Ulan sen bir yerinde dursana."
Gözü bir şeyi görmeyen Akın, bir an önce içeri girip Çağatay hangi delikteyse bulup öldürmek istiyordu. Amca'sının işaretiyle üç farklı yere dağıldı hepsi. Önündeki demir kapının üstünden atlayan Akın, karşısına çıkan iki adamı da vurdu. Çağatay'a giden yolda karşısına kim çıkarsa öldürmeye hazırdı. Sırtını dayadığı duvarın arkasından etrafı kontrol ettiğinde, kulağına gelen silah seslerinin amcalarına ve arkadaşlarına zarar vermemesi için dua ediyordu. Kapalı gözleri sağ omzunda hissettiği acı ile açıldı. Vurulmuştu. Kanayan kolunu tuttuğunda acıyı tekrar hissetti. Karşısında kendisine tekrar sıkmaya çalışan adamı kafasından vurup öldürdü. Elinde hissettiği ıslaklık artarken kolunu hâlâ tutmaya devam ediyordu.
"Ulan tiplerini siktiklerim, ne istiyorsunuz benim kolumdan siz?"
Etrafta nefes alan kimse bırakmadıktan sonra kapıya amcalarının yanına gitti Akın.
"Arkası temiz amca."
"Tam.. Lan! N'oldu senin koluna?"
Yamaç, Akın'a doğru yürüyüp Akın'ın kolunu kontrol etti.
"Bir şey yok amca. Hadi gidelim."
"Nasıl bir şey yok? Kurşun içerde kalmış oğlum. Sen geç arabaya."
Amcasının söylediğiyle daha da sinirlenen Akın, derin bir nefes aldı.
"Amca! İyiyim, diyorum. Hadi."
Kapıya yönelen Akın, arkasından gelen ayak sesleriyle önündeki kapıyı açıp içeriye girince silahını doğrulttu.
"Bu kadar sessizlik normal mi?"
"Değil aslanım değil."
Adımlarını yavaşça ilerletip etrafa bakıyorlardı. Herkes bir yere dağılıp bakarken bir ses duydu Akın. Karanlıkta gördüğü silüetin kim olduğunu açılan kapıdan gelen ışık sayesinde gördü. Çağatay kaçıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...