Bacaklarında okuduğu şeyleri kaldıracak gücü bulamayınca, arkasındaki koltuğa bıraktı kendini Beren. Aldığı derin nefesler ile hem kendini sakinleştirmeye çalışıyor hem de gözlerine hücum eden yaşları geri itmeye çalışıyordu. Esip gürlemek, ortalığı birbirine katmak isteyen tarafını öyle zorla dizginlemeye çalışıyordu ki kendine hayret etti.
"Dur Beren. Önce dinleyeceksin. Dinlemeden hiçbir şey yapmayacaksın."
Yatağın boş bıraktığı tarafı soğuyana kadar bunları tekrar etmişti içinden Beren. İçindeki şüpheleri yok edecek kadar olmasa da karşısında huzurla uyuyan adamın yüzünden aldığı umut, sakin kalmasını sağlıyordu. Sürekli sallanan bir bacağı ve elindeki telefonla o koltukta dakikalarca bekledi Beren. Ağzına midesinden gelen acı su, söylemek istediği ama yuttuğu cümlelerin şahidi gibiydi. Bekleyebileceğinin belki de oldukça fazlası kadar beklediğine inanıp kalktı oturduğu yerden. Bu sefer de alacağı cevabın korkusuyla ileri geri volta attı odanın içinde. İçindeki bir parça umuda ve kalan son cesarete sarılıp Akın'a doğru yürüdü. Titreyen ellerine ve hızla atan kalbine hayret etti. Kalbinin kırılmasından ve Akın'ı kaybetmekten o kadar korkuyordu ki bu korku daha da telaşlanmasına sebep oldu. Yüzüstü yatan adamın omzuna dokunup yavaşça dürttü.
"A-akın."
Bir kez daha dürtecekken irkilerek uyandı Akın. Beren geriye doğru bir adım attı. Uykulu gözlerini ovalayıp kendisine gelmeye çalışan Akın, yatağın yanında kendisine dolu gözlerle bakan Beren'i görünce hızla doğruldu yatakta. Oturup çatılan kaşları ve meraklı gözleriyle sordu.
"Beren? Bir şey mi oldu güzelim?"
Cevap vermeye bile hâli olmadığını anladığında elindeki telefonu uzattı sadece Beren. Kendisine uzatılan telefonunu görünce aklına bin bir türlü şey geldi Akın'ın. Çünkü Beren kendisine öyle bir bakıyordu ki sanki birine bir şey olmuştu. Bütün ailesi gözünün önünden geçti. Yorganı üzerinden atıp ayağa kalktı ve Beren'in elinden telefonu aldı. Eliyle sertçe yüzünü ovalayarak uykusuzluktan ağrıyan gözlerini iyice açtı. Ekranı açık ve mesajlar bölümünde olan telefonuna bakınca kaşlarını çattı. Yabancı bir numaradan ve yaklaşık bir saat önce gelen mesajları görünce üzerine tıkladı. Okuduğu her mesajda içindeki korkunun yerini sinir alınca burnundan soludu Akın. Arkasını döndüğünde koltukta elleriyle yüzünü kapatmış Beren'i görünce beyninde şimşekler çakmaya başladı Akın'ın. Montunu alıp yatağa bıraktı. Yatağa oturup ayakkabılarını giymeye başladı.
Devam eden sessizliğin ardından kendini koltuğa bıraktı Beren. Yüzündeki umut kırıntılarını gizlemek istercesine elleriyle yüzünü kapattı. Bir iki dakika sonra duyduğu hareketlilik ve tıkırtılar ellerini araladı. Karşısında yataka oturmuş, ayakkabılarını giyen Akın'ı izledi anlamayan gözlerle. Botunun bağcığına son bir düğüm atıp yanındaki montunu alarak ayağa kalktı Akın. Yüzündeki sinire, daha önce gördüğünden, oldukça hâkimdi Beren. İçine düşen telaşla ayağa kalktı.
"Akın!"
Kendi ismini duyan Akın, olduğu yerde kalıp derin bir nefes verdi. Sinirini Beren'e göstermemek için sakinleşmeye çalıştı ve arkasını döndü.
"Efendim?"
"Nereye gidiyorsun böyle birden? Bir şey söylemeyecek misin?"
"Ne söyleyeceğim Beren? O kadar günden sonra huzurumu bölen birinin tepesine çökmeye gidiyorum."
Akın'ın ciddiyetinin farkına vardığında hızla ona yürüdü Beren. Karşısındaki adamın kollarını tutarak kendisine bakmaya zorladı.
"Bak bana. Şu an çok sinirlisin Akın. Hiçbir yere yollamam seni. Otur şuraya, bir konuşalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...