Annesinin ve babasının içeriye taşan seslerini oturduğu yerde sabırla dinlerken, aynı zamanda annesinin fikrini neyin değiştirdiğini çok merak ediyordu Beren. İçindeki heyecanı ve umudu kursağında bırakan korku, bu kadar hızlı sevinmemesi gerektiğini söylüyordu kulağına. O kadar belirsizlik içindeydi ki bedenine nükseden ağrıları düşünmeye bile fırsat bulamıyordu. Ama bir şeyden çok emindi. Bir an önce Akın'ı görmek ve onunla konuşmak istiyordu. Hayatında bir şeyleri paylaşabileceği tek kişi kuzeni Aslı'ydı bir zamanlar. Şimdi ise Akın'la konuşmak, ona bütün bu olanları danışıp ne yapması gerektiğini sormak istiyordu. İkisi sadece sevgili değil aynı zamanda birbirleriyle her şeyini paylaşan iki arkadaş olmuşlardı. İlk zamanlarda bunun farkında değildi ama şu an daha iyi anlıyordu Beren. Üstelik Akın, kendi gibi kalbi ve karakteri sağlam biri daha kazandırmıştı hayatına. Bütün bu derdin sıkıntının içinde neşe kaynağı Furkan'dan başkası değildi. Buruk bir gülümse asılı kaldı dudaklarına. Akın, durağan ve yalnız hayatına, kendi hayatını dahil etmiş ve renklendirmişti. Sertçe açılan kapıya kendisi gibi teyzesi ve kuzeni de baktı.
"Daha fazla bu konunun uzamasını istemiyorum Kenan."
"Burada esip gürlerken ne oldu da fikrin değişti? Ben bunu merak ediyorum."
"Uygun bir zamanda, uygun bir dille anlatırım. Burası yeri değil."
Kolunu dayadığı çantaya annesi uzanınca kolunu çekmek zorunda kaldı Beren. Babasının sorduğu sorunun cevabını Beren de merak ediyordu. Belli ki merak ettiği cevabı da şu an alamayacaktı.
"Hadi anneciğim. Teyzenin koluna gir, yavaşça kalkalım. Abla." dedi Zehra, Zeliha'ya bakıp. Zeliha da o seslenmeyle harekete geçip Beren'in koluna uzandı. Kendisine bakan mahur gözlere aynı bakışları atıp yavaşça kalkmasına yardım etti Beren'in.
Babasının burnundan soluyan ama sessiz hallerine tedirgin bir şekilde bakan Beren, yerde sürüdüğü adımlarıyla, teyzesinin kolunda çıktı odadan. Kapının eşiğine geldiklerinde duran adımları, kolunu tutan teyzesini de durdurdu. Beren'in bakışları gideceği yönün aksine -Akın'ın odasının olduğu tarafa- kayınca Zeliha durumu anlayıp Beren'e birkaç saniyelik müsaade etti. O uzaktan ama anlamlı bakış Beren için yetersiz olsa da istemeyerek hastanenin çıkışı için asansöre doğru yürüdü.
Yüzüne vuran serin hava derin bir nefes almasını sağlasa da içindeki boşluğu bu hava dolduramamıştı. Ne ara olduğunu bilmese de şoför koltuğunda babası olan arabalarına yine teyzesinin yardımıyla bindi. Yanına oturan Aslı'nın omzuna başını koyup camdan dışarıyı izkerken, Aslı Beren'in kucağında tuttuğu ellerinden birini tutup: "Yanındayım." dercesine sıktı.
Arnavut kaldırım taşlarının aralıkları arabayı ufak ufak sarsarken, artık aşina olduğu evlerin görüntüsüyle geldiklerini anladı Beren. Küçük bahçeli evin önüne gelişigüzel park edilen arabadan bu sefer kuzeninin kolunda indi. Gözü kapalı gezebileceği evin içine girdiğinde ayakkabılarını Aslı'nın ısrarına rağmen kendisi çıkardı. Arkasında onun içeri geçmesini bekleyen kalabalığı fazla bekletmeden adımlarını atıp içeri girdi. Teyzesi elindeki anahtarı, üzerindeki montu portmantoya bırakırken aynı zamanda konuşuyordu.
"Aslı, Beren'i sizin odanıza götürün. Yatağı hazır zaten. Zehra aç mısınız? Yemek var, hemen ısıtayım."
Aslı ve Beren arkasında ailelerini bırakıp odalarına geçtiğinde Zeliha'nın yeni ve temiz kokusu bütün odayı saran nevresimlerin serili yatağa yürüdü. Beren o yatağa oturduğunda bütün sıkıntıyı ve yorgunluğu atabilecekmiş gibi ofladı.
"Ben ne yapacağım Aslı?"
Elleriyle kapattığı yüzünde hissettiği yaralar canını sıksa da bir de bunu kafasına takmak istemedi Beren. Aslı iki günde yaşadığı duygu karmaşası ve üzerine gelen beklenmedik olaylar karşısında Beren'e ne cevap vereceğini ya da vermesi gerektiğini kestiremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
FanfictionTanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüf.. ..."Soğuyan havadan dolayı adımları hızlanınca bir ses duydu Beren. Bir hıçkırık sesiydi bu. Biri ağlıyor muydu? Usulca kafasını sağdaki karanlık sokağa çevirdi ve yerdeki bedeni...