twice - cry for me
jieun'dan
-
Hiçbir şey bahsedildiği kadar kolay değildi.
Yaşanmışlıkları anlatmak kolay gelebilirdi ama yaşamak... Yaşamak zorunda kalmak, çaresiz hissetmek, korkmak ve yenik düşmek; düştüğün yerden sağlam bir şekilde ayağa kalkmak kolay değildi. Zamanında ve şimdi, yaşadığım olaylara ayak uydurmak ve soğukkanlılığımı korumak benim için en zor olanlarından biriydi. Jimin'e geçmişimi anlatırken aslında birçok şeyin üstünü kapamıştım. Bir kadın olarak babası yanında olmayan bir çocuğu doğurmanın zorluğu, Minji'ye ve bana denen kötü sözleri, bakışları... Bir ebeveyn olarak çocuğa tek başına hem anne hem baba olmak çok zordu. Pes etmek o zamanlar en kolay olanıydı benim için, bütün o sözlere, hakaretlere ve davranışlara 'dur' diyecek gücüm kalmadığında pes etmek istemiştim ama sonucunun daha kötü olacağını biliyordum. Bu yüzden hayata ve Minji'ye daha sıkı bağlandım. Büyükanne, Anna, omzumdaki yüklerimi konuşmalarıyla, öğütleriyle ve yardımlarıyla hafifletse de torunu, Jeha, başıma büyük bir bela açmıştı. Hayatımı düzene soktum derken daha beter bir karmaşıklıkla karşılaşmıştım. Yavaş yavaş çözmeye başladığım düğümün iki ucundan tutup daha sıkışlaştırmışlar gibi hissesiyordum, şimdi o düğümü çözmek daha zordu. Nasıl bu hale gelmiştim bir fikrim yoktu, her şey o kadar ani gelişmişti ki bir anda olayların içinde bulmuştum kendimi, korku ve çaresizliği tekrardan hisseder olmuştum.
Şimdi de olduğu gibi.
Dizlerim titriyordu, boğazım düğümlenmişti ve hareket dahi edemiyordum. Büyük camdan gördüğüm kadarıyla geçen Jimin'le beni kovalayan ayrıca evimin kapısında bekleyen adamlardan biri etrafına bakınıyordu. Beni mi arıyordu yoksa tesadüfi bir karşılaşma mıydı, bilmiyordum ama kalbimin hızla atışının nedeninin korku olduğunu biliyordum.
"Jieun!" Jimin'in sesini duyuyordum fakat ona dönemiyordum eğer ufak bir hareket bile yaparsam beni fark edermiş gibi hissediyordum. Artık onlardan yorulmuştum, parayı biriktirmeye çalıştığımı onlara söylediğim halde her ay başı gelip kendilerini bana hatırlatıyordu ve en son ki onlardan kaçışım onları sinirlendirmiş olabilirdi. Ne yapacaklarını bilmiyordum, ne kadar ileriye gidebileceklerini de. Polise başvurmak istediğim her seferinde tehdit ettikleri için de tek başıma bu çıkmazın içinde dolanıp duruyordum. "Jieun, iyi misin?" Jimin'in soğuk ellerini yanaklarımda hissettiğimde titrek bir nefes almıştım. Önüme geçen Jimin, benimle göz teması kurabilmek için eğildiğinde başımı olumsuz anlamda salladım. Buradan nasıl kaçabilirdik ki? Kapıdan çıktığımız anda bizi fark ederdi. "Ne oldu? Yüzün bembeyaz kesilmiş."
Bakışlarım Jimin'in endişeyle parlayan gözlerine iliştiğinde "Burada." diyebildim, sadece. Jimin çatılmış kaşlarıyla birlikte ayağa kalkacağı sırada hızla kolunu tuttum. "Böyle kal, lütfen." Jimin'in beni saklayan bedeninin arkasından bakışlarım tekrardan adama döndüğünde bu tarafa doğru bakan adamla birlikte hızla Jimin'in bedeninin tekrardan benim önümü kaplamasına izin verdim. Elimle sıkıca tuttuğum koluyla birlikte Jimin'in baş parmağı yanağımı yavaşça okşarken sakinleşmeye çalıştım.
"Gitti." Jimin'in kısık sesi saniyelerdir kastığım vücudumun yavaşça gevşemesine neden olurken derin bir nefes vererek büyük cama baktım.
Gitmişti.
"Tekrar gelecek." Hep böyle olmuştu. Her zaman birden ortadan kaybolup birden bire karşıma çıkmışlardı, başlarda sadece uyarılarla kalsalar da parayı ödeme zamanım yaklaştıkça uyarılar sözel söylemlerden çıkmıştı ve soğukkanlılığımı korumak artık gittikçe zorlaşıyordu benim için, her an bir şey olacak korkusu ağır basmaya başlıyordu. Tekrar geleceklerdi işte ve bu sefer belki de beni gerçekten yakalayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby? Baby.
Fanfiction"Kızına merhaba de, Park ŞEREFSİZ Jimin." boy×girl *İlk bölümlerde küfür ve argo kelimeler bulunmaktadır.* 14/07/2019