minji'nin annesinden
-
Bir gün ansızın aklıma düşen fikir, yüreğimin tam ortasında ufak bir kıvılcım yakmıştı. Aklımın bir köşesinde öylece asılı duran fikrin gerçekleşme ihtimalini her düşündüğümde boğazımda yutkunamayacağım bir yumru oluşmuş, beni cayır cayır yakacağını bildiğim cılız kıvılcımın koca bir yangına dönüşünü izlemiştim.
Bir sene öncesine kadar yalnız başıma yürüdüğüm yoluma hayat arkadaşım, sırdaşım, yoldaşım, canım olmuş güzel kızımdan şimdi ayrılacak olmak, günlerdir kafamın içinde dönüp duran ayrılma düşüncesinin şimdi gerçekleşiyor olması içimde büyüttüğüm o ateşte yanmama neden oluyordu. Bir süreliğine de olsa ondan uzakta kalmak ruhumu bedenimden ayırıyordu sanki, ama bunu yapmak zorunda olduğumu biliyordum.
Hayatım adına alınacak bütün kararları bu zamana kadar kendim vermiş, sorumluluklarından kaçmamış ve ne olursa olsun arkasında durmuştum ama şimdi, zorunlu olarak da olsa, ilk defa verdiğim karardan dönmek üzereydim.
"Bebeğim," İçimdeki koca yangına hiçbir faydası dokunmayan gözyaşlarım yavaşça yanaklarımdan aşağı süzülürken bebek arabasında bana şaşkın bakışlarla bakan zeytin gözlümün yanaklarından -kokusunu içime çekerek- öptüm. "..., güzelim, şimdi yollarımızı ayırmak zorundayız ama en kısa zamanda bir araya geleceğiz." Hafif dizlerimi kırarak gözlerinin içine baktım. Onu çok ama çok özleyecektim. Güzel, huzur dolu kokusu burnumda tütecekti fakat buna mecburdum, mecburdum. Artık onu emanet edeceğim kimse yoktu, babasından başka. Benimle birlikte bu soğuk havalarda oradan oraya sürüklenmesini istemiyordum, rutubetli bir ortamda daha fazla kalsın istemiyordum.
Her şeyi hesaplamıştım; ne kadar biriktirmem gerektiğini, ne kadar zamana ihtiyacım olduğunu... En kısa sürede nefesime ulaşabilmek için her şeyi ayarlamaya çalışmıştım ve şimdi, bunu yapmak zorundaydım.
İçimdeki ateş ruhumu alev alev yakmaya devam etti, boğazımın kuruduğunu hissettim. "Özür dilerim," Tekrar yumuşacık yanağından kokulu bir öpücük çaldım. "..., seni seviyorum." Diğer yanağını da öptüğümde buradan yalnız gitmek istemiyordum, yine de, onun için, meraklı gözlerine bakmamaya çalışıp ayağa kalktım. Ona arkamı döndüm, titreyen ellerimle zile bastım ve hızla kapıyı ve Minji'yi görebileceğim duvar arkasına saklandım. Birkaç saniye sonunda kapıda gözüken Jimin ile farkında olmadan nefesimi tutmuştum, kalbim birden delicesine atmaya başlamıştı.
Uzun zamandır onu görmüyordum ve şimdi... Garipti, hem ateşler içindeydim hem de soğuk bir denizin en dibindeydim. Yutkundum, gözlerimi bir süre ondan alamadım.
Yıllar önceki gibi şaşkınlığını diline doladığı küfrüyle ifade etmişti. Saçları dağınıktı. Yüzündeki kocaman bir şaşkınlık belirtisiyle, hayatında hiç bebek görmemiş gibi bakıyordu, bir adım geriledi. Onları net görebildiğim bir açıda olduğum için dudaklarının şaşkınlıkla aralanışını, küçük gözlerinin kocaman açılışını gördüm ve daha sonra bir salak olduğunu belli edercesine kendine tokat attı. Kafasını kapıdan dışarı çıkartıp etrafına bakmasıyla hızla sırtımı duvara verdim, elim istemsizce kalbimin üstüne gittiğinde derin derin nefes alıp veriyordum. Birkaç saniye öylece durdum, beni görmemiş olması için içten içe dua ediyordum. Sonunda, tekrar cesaretimi toplayabildiğimde, duvarın arkasından onlara bakmaya devam ettim.
Bıraktığım notu fark etmiş, eline alıp okumuştu. Nefesimi tuttum.
Jimin gür bir sesle arkadaşlarına bağırdığında gözlerimi kapadım, ağlayacaktı. Kulaklarıma dolan bebeğimin ağlamasıyla dudaklarımı dişlemiştim. Doğru karar verip vermediğim hakkında hiçbir fikrim yoktu, Jimin'e bir çocuk emanet etmek ne kadar mantıklıydı, tartışılırdı ve arkadaşlarının da gelip ağlayan bebeğin karşısında hem küfür edip hem de hiçbir şey yapmayarak sadece saçma sapan konuşmaya devam etmeleri yüzünden bedenimi ele geçiren öfkeyi hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby? Baby.
Fanfiction"Kızına merhaba de, Park ŞEREFSİZ Jimin." boy×girl *İlk bölümlerde küfür ve argo kelimeler bulunmaktadır.* 14/07/2019