the clash - should ı stay or should ı go
-
"Çalıyor." Küçük not kağıdında yazan numarayı gördüğüm gibi bir beş dakika telefon arama macerasından sonra, birkaç saat önce hayat sikimde değilmiş gibi keyif yaptığım koltuğun kenarına sıkışmış telefonumu bulmuş, flört ettiğim kadından gelen mesajları okumadan geçerek hızla numarayı tuşlamıştım. "Bebeği susturun." Kook'un zar zor tuttuğu bebek kendini yerlere atmak ister gibi bedenini kasarak ağlıyor ve arada onu kucağıma almam için kollarını bana doğru uzatıyordu. Ben ise bebeğin yaptığı hareketten ne demek istediğini anladığım için 'ha siktir babası mıyım yoksa lan' diye kısa bir şoka uğramış daha sonra ise beden dilini anlamın çokta zor olmayacağını fark ederek derin bir nefes vermiştim.
Çok sevgili, aklını anne karnında unutmuş Tae uyarım üzerine bebeğin küçücük ağzını o koca eliyle kapatmaya çalışmış, Kook ise açılmış gözleriyle bebeği hafif yan tarafında tutarak "Salak mısın oğlum sen? Bebeği mi boğmaya çalışıyorsun?" diye çıkışmıştı. Neyse ki grupta benden sonra akıllı sıfatına ucundan sokabileceğim biri daha vardı.
Merhameti, salaklığı kadar yüksek dozda olan, en küçük konuyu dahi vicdan haline getiren Tae, "Bir şey olmuş mudur lan? Canını acıtmamışımdır dimi? Ne bileyim abi ya, o pezevenk sustur deyince benim de aklıma başka bir şey gelmedi." diyerek suçu bana atmıştı, her zamanki gibi.
"Bebeğin yanında küfür etme lan." Kook kaşları çatık bir şekilde -az önceki notu oldukça dikkate almışa benziyordu- Tae'ye baktığı sırada ve onların tekrar bir kavgaya başlayacağını anladığımda gözlerimi devirerek elimdeki çalan telefona baktım.
Kapanmaya yakın açılan aramayla sessiz bir şekilde bizim iki salağı uyarmış, telefonu kulağıma koymuştum. "Alo?" Hattın diğer ucundan gelen kadın sesiyle saatlerdir yaşadığım olayın bütün sinirinin tekrar ense kökümden parmak uçlarıma kadar ulaştığını hissettim.
"Kimsin kızım sen?" Sert çıkışıp çıkışmamak arasında kaldığım vakitte -keşke aramadan önce ne demem gerektiğiyle ilgili bir ön konuşma yapsaydım- liseli bir ergen gibi tavır takınacağımı düşünmemiştim.
"Jimin?" Kadının soru sorar gibi çıkan sesine karşılık dudaklarımın ucuna değen küfürlerimi yuttum, inanın, içime oturdu. Hattın ucundaki kadın sinirlerimi daha da bozacak bir kahkaha attı, gülüşünün tınısında onunda sinirli olduğunu hissettim. "Tahmin ettiğimden de geç aradın." Kendinden emin gibi duran sesi ve gülerek konuşması beni gıcık etmeye başlamıştı şimdiden, hem kandırılıyor hem de alay konusu oluyordum.
"Soruma cevap ver." Pekala, pekala bu kadar sinirli olmayı bende beklemiyordum. Düz tonda çıkan sesimle birlikte durumumdan hiç hoşnut olmadığımı, 'siktiğimin dünyasında başka enayi mi yoktu' diye bağıracak seviye de olduğumu karşı tarafa çok güzel açıkladığımı düşünüyordum.
"Kırılıyorum ama," Kadının sesinin her tınısından yalan söylediğini, içten içe eğlendiğini anlayabiliyordum. "..., insan kızının annesini nasıl tanımaz?" Kulağıma dolan sahte bir gülüşle gözlerimi devirdim, bir salağa çatmıştım resmen. 'Kızım olmadığı için?' demek adına dudaklarımı aralamıştım ki kadın susmadan devam etti. "Ah, pardon. Senin insan olmadığını unutmuşum." Ortaokul yıllarımdan kalma bir şakayı böylesine bir zamanda duymak... İnanın, sınandığımı hissediyordum. "Tam bir GERİZEKALI olduğun tamamen aklımdan çıkmış, üzgünüm." Başlardaki sahte sesi yerine -ki birinin ona oyunculuğu hiç beceremediğini söylemeliydi- sinirli sesini duymamla telefonu biraz kendimden uzaklaştırdım. Yüzümü buruşturduğum vakitte ağzımın içinde birçok küfür dönüp durdu. Evet, güya hesap sormak ve kim olduğunu öğrenmek için aramıştım ama geldiğim duruma bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby? Baby.
Fanfiction"Kızına merhaba de, Park ŞEREFSİZ Jimin." boy×girl *İlk bölümlerde küfür ve argo kelimeler bulunmaktadır.* 14/07/2019