23| Birlikte

768 70 55
                                    

cuco - lo que siento

-

Derin bir nefes al.

Sakinleş.

Her şeyi kontrol altına alabilirsi- Siktir.

Ağzıma gelen küfür dolu cümleleri fısıltı şeklinde söylüyor, dakikalardır çalan kapının önünde ne yapacağımı bilmiyor bir şekilde dikiliyordum. Bir şeyleri toparlamaya çalışırken yeni dağınıkların ortaya çıkması- Ah! Kesinlikle evren beni sevmiyordu. Benden nefret ediyor- Tamam, o kadar değerli bir varlık olduğumu da sanmıyordum, sanırım sadece kafese sıkışmış fare gibi aciz kalışımdan hoşnut duyuyordu.

"Lan eşek sıpası aç kapıyı!" Pederin kızmaya başladığının habercisi olan sesini duyduğumda yaslandığım kapıdan aniden uzaklaştım. Bitmiştim. Pederin söylenmeleri başlamak üzere- Pekala, başlamıştı bile. Benim varlığımın nasıl bir hata olduğuyla ilgili söylenirken ve annem de onu yatıştıracak cümleler kurmaya çalışırken kapıyı yüzlerine kapatmamın daha büyük hata olduğunun yeni yeni farkına varmıştım.

"Neler oluyor?" Jieun'ın sesini duymamla birlikte başımı hızla ona çevirmiş ve aceleyle susması için işaret yapmıştım fakat o ne olduğunu anlamayan bakışlarıyla yanıma geldiğinde çalan kapıyı işaret etti. "Neden kapıyı açmıyorsun? Kim geldi?" Az önceki tavrım yüzünden sessiz bir şekilde konuşarak bana doğru eğildiğinde kapıya vurulan sert yumruk yüzünden refleks olarak bana doğru yanaşmıştı.

"Jimin, oğlum, aç kapıyı." Babamı biraz da olsa yatıştırmış annemin sesi duyuldu.

"Annen mi kapıdakiler?" Şimdi Jieun'da benim gibi telaş içinde olduğunda şaşkınlıkla açılmış gözleriyle bana dönmüştü ve neredeyse fısıldar şekilde konuşmuştu. Alt dudağımı stresle çiğnerken başımı olumlu anlamda salladım. "Geleceklerini biliyor muydun?" diye sordu hemen sonra.

"Hayır."

"Ne yapacağız? Yanlış anlayacaklar." Evet, kesinlikle yanlış anlayacaklardı. Özellikle 'dakikalar önce öpüştük' diye bağıran hafif kızarık ve şiş dudaklar- Ölüm fermanımın bugün olması ne kadar acı vericiydi oysaki daha yeni Minji'me kavuşmuş, hislerimi kabullenmiştim.

"Yanlış anlaşılmayı olabilecek en doğru hâle getireceğiz." Saniyeler içinde, yusuf yusuf olmuş beynimin hazine arar gibi fikirlerimin arasından en doğru olanı bulmaya çalışması sayesinde aklıma gelen dahiyane(!) fikir ile bir cesaret kapıyı açtım. Pekala, belki de direkt olarak balkondan atlayarak evden olabildiğince uzaklaşmalıydık çünkü pederin bakışları beni her an olduğum yerde öldürecek gibiydi.

Normalde bu kadar sinirli ve öfkeli bir insan olmasa da, yani dediğine göre, benim gibi bir çocuğu olduktan sonra öfke problemleri yaşamaya başlamıştı. Bence sıkıntısının sebebini ben olarak göstererek benim üstümden atmaya çalışıyordu çünkü herhangi bir kötü tarafamın- Tamam, iyi bir çocuk olduğum söylenemezdi ama yine de küçükken ki tatlılığım ve sempatikliğim her şeye yeterdi fakat şimdi o tatlılıktan ve sempatiklikten, babamın nazarında, geriye sadece öfke ve sinir hastalıkları kalmıştı. Beyazlamaya başlamış saçlarıyla, ki bunun suçunu bile benim üstüme atıyordu, her zaman dik olan omuzlarıyla ve benim boylarımda olan peder, yaşlanmış olmasına rağmen hâlâ kendisine dikkat ettiği için yakışıklılığından ve karizmasından hiçbir şey kaybetmemiş yüzüyle -eh, kimin oğluyduk- boyu kısa olsa bile bakışlarıyla insana tepeden bakabilecek canım babam karşımdaydı ve o bakışlara rağmen hâlâ hayatta olmam bir mucize gibiydi.

"Aa! Anne, baba! Hoş geldiniz." Zoraki bir gülüş dudaklarımda yer edinirken konuşmuş, hemen sonrasında şoktan ve tedirginlikten kaskatı duran Jieun'ın sırtına hafifçe avuç içimi bastırarak benimle birlikte doksan derece eğilmesini sağlamıştım.

Baby? Baby.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin