alec benjamin - mind is a prison
-
Kafamın içinde dört nala koşan atlar, durmadan bağıran kurbağalar ve sinsice beynimin dört bir yanını yemeğe çalışan düşüncelerim ile gözlerimi yeni bir güne açtığım anda ağzıma gelen bütün küfürleri etmeye başlamıştım, özellikle gözlerime eziyet etmeyi kendine görev bilmiş güneşe içtenlikle samimiyetimi sunmuş ve daha sonra kafamın içindeki hayvanat çiftliğine saydırmıştım. Kesinlikle güne berbat bir şekilde başlamıştım, en ufak bir şeye patlayacakmış gibi hissediyordum. Hayatım daha ne kadar berbat gidebilirdi ki? Sanırım, bu durumun tek iyi tarafı okula gitmeyecek olmamdı. Yavaş yavaş beynimin içinde tepinen hayvanlar köşelerine çekilmeye başladığında bu sefer, içerideki hayvanların seslerini duymaya başlamıştım. Uyuyan insana hiç mi saygıları yoktu bunların? Ayrıca sabah sabah bu seste neydi? Biri süpürge makinesini mi çalıştırmıştı? Bizim evde süpürge makinesi mi vardı?
Elimin iç kısmını ağrıyan başıma bastırarak ayağa kalkmaya çalıştığım da içeriden bir şeyin düşme sesi -kırılma sesi- geldi, ardından Yoonji bütün ses tellerini yırtmak istercesine bağırmaya başladı. İçimden küfürler ederek lavaboya gidip günlük işlerimi hallettikten sonra -ayılabilmek adına yüzüme gereğinden fazla su çarpmıştım- salona geçtim.
Sanırım dün gece kafayı bulan tek kişi ben değildim.
Yoonji elindeki süpürgenin çıkmış borusuyla Kook'u kovalarken Tae kucağındaki bebekle birlikte onlara bakarak kahkaha atıyordu.
"Ne bu tantana lan? Başımı si-" Tae kahkhalarla gülerken birden ciddileşip bana bakmasıyla sustum. Bazen bu çocuğun ruh haline ayak uyduramıyordum.
Jungkook hızla koşarak arkama geçtiğinde "Koru beni Jimine!" diye bağırdı. Hay ben senin o borazan sesine! Kulağımın dibinde bağırmak mı zorundasın?
"Çekil oradan abi." Yoonji iki eliyle sımsıkı tuttuğu süpürgenin borusuyla alev topu gözlerini arkamdaki tavşana dikmiş, burnundan soluyordu. Normalde olsa eğlenebileceğim bir sahneyken başımın ağrısı yüzünden ayakta duracak hâl bile zor buluyordum kendimde. İki salağın arasından çekilmek için sağa doğru bir adım attığımda arkamdaki zeki arkadaşımda benimle birlikte aynı yöne adım attı, omuzlarımdan beni tutmaya da devam ediyordu.
"Jimine, beni bırakma." Yalvaran sesine karşılık orta parmağımı havaya kaldırarak omuz silktim ve koltuklara doğru ilerledim. "ŞEREF YOKSUNUSUN OĞLUM SEN!" Jungkook bana doğru bağırdığında baş ağrımı bir süre unutarak güldüm. Bebek burada olduğu için istediği gibi küfür edemediğini anlamak çokta zor olmadı.
"Yakaladım seni!" Yoonji elindeki boruyu havaya kaldırmış tam Kook'un kafasına indirecekken Kook ışık hızıyla yarışırcasına odalardan birine kaçtı. Kız kardeşim sinirle cıyaklarken onlara 'susun' diye bağırmak bile çok zor gelmişti. "Aç şu kapıyı!" Yoonji bütün sinirini kapıdan çıkartmak istercesine yumrukladığında kapıyı, Tae'de gülerek üçlü koltuğa oturmuş ve bebeği kendine doğru çevirerek onu havaya atıp kapmaya başlamıştı. Bebek kahkahalarını atan Yerden Bitme oyunu çok sevmişe benziyordu.
Tae bebeğin yanaklarını öperek sevdiğinde ayağa kalkıp amerikan mutfağına doğru ilerledim. Ağrı kesiciye ihtiyacım vardı, dün gece bok vardı da o kadar çok içmiştim. Tezgahın önüne doğru ilerlediğimde yerde gördüğüm kırık camlarla olayı yeni yeni anlamaya başlamış fakat umursamadan ilacı aramaya devam etmiştim. Sanırım temizlik yaparken Kook yine sakarlığını konuşturmuştu. Dolapların birinde bulduğum ilacı su olmadan yuttuktan sonra -siz suyla yutun, ayrıca tok karnına- tekrar yerime geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby? Baby.
Fanfiction"Kızına merhaba de, Park ŞEREFSİZ Jimin." boy×girl *İlk bölümlerde küfür ve argo kelimeler bulunmaktadır.* 14/07/2019