"Anne." Küçücük bedenden çıkan koca haykırışların sesi kulaklarımda çınlarken olduğum yerde öylece dikilmeye devam ettim. Hareket etmekten aciz bir şekilde, en ufak bir davranışım kocaman bir kaosa dönüşüpte başımda patlayacakmışcasına ayaklarımı yere çivilemiş gibi durdum. Saniyeler benim için fazlasıyla yavaş ilerlerken kucağımdaki bebek için aynı şeyi söyleyemeyecektim.
Bir sona mı yaklaşmıştım yoksa asıl belanın bir başlangıcı mıydı bu?
Bilmiyordum, cevabını öğrenmek şuan için benim adıma oldukça zordu, ya da öğrenmek isteyip istemediğimi kabullenmek. Kafamın içine üşüşen düşünceleri aynı saniyelerde yok ettim. Düşünmek yoktu, en azından bir süreliğine.
Bebeğin acı dolu ağlayışı boğazımda birkez daha yumru oluşturduğunda yutkunmak eylemi imkansız gibi geldi, aynı, karşımdaki kadının da aradığım kişi olabileceği ihtimali gibi. Kaşlarım istemsizce çatıldığında refleks olarak bebeği daha sıkı tuttum. Onu bulmuştum, günlerdir beni uğraştıran kadını sonunda bulabilmiştim. Burada, tam karşımda, arkası bana dönük şekilde reyondaki ürünlerle ilgileniyordu. Hızlı adımlarla ona doğru yaklaştım. Sonunda, sonunda bitmişti.
Kadının omzundan tutarak kendime doğru çevirdiğimde ne olduğunu anlayamayan kadının çatık kaşları ve soru işaretleriyle dolu bakışlarıyla karşılaştım. Kucağımdaki bebek ise "Anne." diye ağlamaya devam etti ama o, kadının kolları arasına gitmeyi istemek yerine boynuma daha sıkı sarılıp başını boyun girintimde sakladığında bir an boğulacakmışım gibi hissettim.
O değildi.
Yüzümde ufak bir mahçup ifadesiyle derdimi anlatmaya çalıştığımda kadın konuşmak için atakta bulundu ama ben çoktan arkamı dönmüştüm. Sakin ol, sakin. Kollarımın arasında ağlamaktan yorgun düşmüş bebeği yavaşça boynumdan çektim ve göz göze gelmemizi sağladım. Bana göre büyük gözlerinin içi kıpkırmızı olmuş bir şekilde bana baktığında kızarmış yanağına ufak bir buse kondurdum. Sustu. Ben şaşkınlığa uğradığımda o ise iç çekmeyi bırakarak bana sarıldı. Bu çocuğun bebek olduğundan emin miydik? "Anne yakında gelecek," Onunla birlikte kendimi de kandırmak istedim. "..., gelmek zorunda." fısıltımla birlikte arka cebimden çıkardığım telefonun ekranını açtıktan sonra '?' olarak kayıtlı numaraya bastım. Telefon çalmaya devam etti ama ne arama meşgule atıldı ne de açıldı. Derin bir nefes alırken gözlerimi kapattım, sinirlenmek yoktu.
Arama kendiliğinden kapandığında tekrar arayacaktım ki bir mesaj geldi.
'Özür dilerim.'
Bu ne demek oluyordu? Yerden Bitme gerçekten annesini mi görmüştü? O kadını annesine benzetmemiş miydi yani? Bu özrün anlamı neydi?
Sikeyim böyle işi.
'Minji'nin sana ihtiyacı var.'
'Aramayı aç.'
Şimdilik önemli olan Yerden Bitme'ydi, daha sonra sorularımın cevaplarını alabilirdim. Numarayı tekrar aramadan önce ürünleri bırakarak sessiz ve sakin bir köşeye geçtim. Bugünün bir an önce bitmesi en büyük dileğim olmuştu. Yerden Bitme'yi bebek arabasına oturtturduğumda bana bakmaya devam etti, ben de yavaşça yan taraftaki koltuğa oturdum.
"Anneni arayacağım şimdi tamam mı?" Bir cevap beklediğim yoktu ama bana büyük ve çekik gözleriyle kahkülleri arasından baktığında konuşma ihtiyacı hissettim. Yine de o, anne lafını duyduğu anda heyecanlandı.
Aradım ve ilk çalışında açtı.
"Meleğim," Hoparlörden gelen hafif cılız sesle Yerden Bitme'nin bütün dikkati telefona yoğunlaştı. Küçük elleriyle telefonu almak istediğinde ikimiz birlikte tutmaya başlamıştık. "..., anneciğim, çok özür dilerim." Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım, susmalıydım. Şimdi değildi, sırası gelecekti ama o zaman şuan değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby? Baby.
Fanfiction"Kızına merhaba de, Park ŞEREFSİZ Jimin." boy×girl *İlk bölümlerde küfür ve argo kelimeler bulunmaktadır.* 14/07/2019