13| Kaçış

1.1K 103 67
                                    

bts - run

arkadaşlar tam bir klişe insanı olduğum için üzgünüm, bölümün başında uyarımı yapıyorum bolca klişeye maruz kalacaksınız.

ve sizden ufak bir ricam var, paragraf arası yorum yaparsanız sevinirim :)

-

"KOŞ!" Takım elbiseli adamların bakışları bize döndüğünde ve hızlı adımlarla bizim olduğumuz tarafa yaklaşmaya başladıklarında Jieun ne olduğunu anlayamadığım zaman diliminde bağırarak koşmaya başlamıştı. Bir süre şaşkınlıkla açılmış gözlerimle olduğum yerde durmaya devam ettiğimde montumun ucundan birinin -Jieun'ın- çekmesiyle kendime gelerek onu takip etmeye başladım.

Geldiğimiz sokağı hızla geri dönerken "Neden koşuyoruz?" diye bağırmak zorunda kaldım. Arkama baktığımda takım elbiseli adamların da koşmaya başladığını görünce kaşlarım çatıldı. "Onlardan kaçıyor muyuz?" diye sordum. Neler dönüyordu burada?

"Şuan soru sormanın sırası değil, Jimin." dedi, nefes nefese kalmış sesiyle. İkiye ayrılan sokağın hızla soluna döndüğünde son anda virajı alarak ben de sola doğru döndüm. "Sadece koş, tamam mı?" Arkamızdaki adamlar bağırmaya başladığında şimdilik dediğini yapmaya karar vermiştim.

"Onları dövebilirim." İki kişiyi dövmek biraz zor olacak olsa da geçmişim de birçok mahalle kavgasına karışmıştım.

Güldü, yarım ağız bir gülüştü. "Emin ol, adaletli dövüşmeyeceklerdir." Ne demek istediğini anladığımda biraz şaşırmıştım. Ellerinde bıçak veya silah olabileceğini söylüyordu ama böyle adamlarla Jieun'un ne işi vardı? Sonra dedim kendi kendime, her zamanki gibi sonraya sakladım sorularımı. Haklı olabilirdi, dövüşmek mantıklı değildi. Hem ne demişler, kaçmanın yarısı adamlıktı ve bir sorun yoktu.

"Pekala," dedim, beni duymamıştı. "..., ama birinden kaçıyorsan onu bu şekilde atlatamazsın." Bu sefer beni duyduğunda kafasını bana çevirdi. Önceden de dediğim gibi, zamanında illegal işlere bulaşmıştım. Bu kovalamaca oyununu birçok kez de oynamıştım ve eğer kazanmak istiyorsan yapman gereken en önemli şey insanların arasına karışmaktı. "Benimle gel." Bileğini tuttum, birden adrenalin yüklenmesinden dolayı mı bilmem ama kalbimin atışını hissetmiştim. Onu yönlendirmeye ve arkamda sürüklemeye başladığımda pazarın olduğu sokağa giden kestirme bir yola saptım. Arkamızdaki adamlar durmamız hakkında bağırırken kalbimin gümbürtüsünü hissedebiliyordum. Eski zamanlara dönmüş gibiydim, rüzgarın hızla yüzüme vuruşunu bile özlemiştim. İstemsizce dudaklarımda bir gülümseme oluştu, kovalama oyunları her zaman en sevdiğim olmuştu.

"Buradan." dedim, evlerin arasındaki bir yola doğru ilerledim.

"Yaklaşıyorlar!" Jieun'ın panik yaparcasına bağırmasıyla hızımı biraz daha arttırmıştım ve onun daha fazla arkamdan sürüklenmemesi için bileğini tutmak yerine elini tutmaya başlamıştım, tamamen refleks olaraktı. Ben önde o arkamda koşmaya devam ederken sonunda pazarın girişine gelebilmiştik.

"Bunun doğru bir karar olduğuna emin misin?" Jieun ne yapacağımı anlamış bir şekilde konuştuğunda hiç beklemeden insanların arasına karıştım. Onun elini daha sıkı tutarken -kaybolmaması için- insanlara çarpmamaya çalışarak ilerlemeye devam ettim. Sebze kasalarıyla dolu kamyonun arkasından dolanıp yön şaşırttığımda gözüme kestirdiğim iki evin arasına ilk önce Jieun, daha sonra kendim girdim. Dar alan sebebiyle ve nasıl olduğunun farkına varmadığım süreçte Jieun benimle duvar arasında kalmıştı. Sesli nefes alışverişlerimiz birbirimizin yüzüne çarparken hızla kalkıp inen göğsü de göğsüme çarpıyordu. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde göz göze geldik, bir bütün olmamıza çok az mesafe vardı. Saçları koşmaktan hafif dağılmıştı, kahkülleri alnına düşerken şaşkın bakışları bendeydi. Daha sonra bakışlarım aralık dudaklarına indi, bir şeyler demek için açılıp kapan istemsiz yaptığım bir hareketti. Az önce diliyle ıslattığı dudakları şimdi bütün dikkatimi çekmişti. İnce ve şekilli dudaklarını hızla birbirine bastırdığında gülümsemek istedim ama bu isteğimi bastırabilmiştim tıpkı onu öp- Her neyse. Daha sonra Jieun ne yapmaya çalıştığımla ilgili bir soru sorduğu sırada sesler duydum ve avuç içimle susması için ağzını kapattım. Gözleri şaşkınlıkla açılmıştı, konuşmaya çalıştı fakat sadece boğuk sesler çıkarıyordu ve ayrıca dudaklarının hareketi avuç içimi gıdıklıyordu.

Baby? Baby.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin