Bölümler bayağı uzadı ha :) işte yepyeni bir bölüm. o zamanlarda bu aralar yazılmamış, direkt 4 yıl sonraya gitmiştik. Uzun zaman önce yazmıştım bu bölümleri. Şimdi boşlukları doldurma zamanı :) inşallah yorumlarda görüşürüz...
**-**
Ve büyük gün gelip çatmıştı. Düğün töreni için herkes hazırlanmış ve büyük bir konvoy eşliğinde düğünün yapılacağı eski bir saraya gelmişlerdi. Bade ile Burak onlar için hazırlanan bekleme odasına giderlerken, diğer herkes salona girmişti.
Karadeniz Meltem için kabus gibi başlamış ama rüya gibi bitmişti. O kadar ki- özel bir davetiye ile Burcu ve Ali Efe de düğüne çağrılmıştı, onlar da büyük bir zevkle katılacaklarını bildirmiş, düğün günü İstanbul’a gelmişlerdi.
Rüzgar, Beste ve Meltem ile Mert Ali ikiliyi kapıda bekliyorlardı. Kapıdaki tüm gözler son model arabadan inen Burcu’ya yöneldi. Üzerinde kış ayına uygun kadife, uzun kol, mini, kırmızı bir elbise vardı. Sarı saçları omuzlarına dökülmüştü. Kesinlikle yıllara meydan okuyan bir kadındı. Ali Efe büyük bir onurla karısını koluna alıp çiftin karşısına geçip elini uzattı.“Ali Efe Alahanlı, Mert Ali’nin babasıyım,” dedi.
Burcu da hemen elini uzattı, “Bende Burcu. Annesiyim.”
Rüzgar kibarca gülümsedi, “Çok memnun oldum Ali Efe bey, bende Rüzgar, Meltem’in babasıyım. eşim Beste."
Beste ile Burcu birbirlerini öpmüştü, “Çok memnun oldum. Oğlum sizlerden çok bahsetti.”
Beste de memnun olduğunu iletip, Ali Efe’nin elini sıktı.Burcu ile Ali Efe Mert Ali ve Meltem’i de öptükten sonra hep birlikte içeri geçtiler. Düğünün yapılacağı mekan gerçekten nefes kesiyordu. Tam kış düğününe uygundu her şey. Buz mavisi ve beyazın ağırlıklı olduğu bir konsepti. Tavandan sarkıtılan kar taneleri ise çok şıktı. Gizli ısıtma sistemiyle de içerisi bayağı sıcaktı.
Mert Ali ile Meltem salona elele girmişlerdi, arkalarında da anneleri ile babaları vardı. Meltem hemen kuzenlerinin ve arkadaşlarının olduğu masaya koşup, Mert Ali’yi hepsi ile büyük bir mutlulukla tanıştırdı.
Masaya oturduklarında Mert Ali hafifçe eğildi kulağına, “Bu gece gerçekten nefes kesiyorsun,” diye fısıldadı.
Meltem’in yanakları kızardı, “Mert Ali yapma.”Onu kollarına çekerek sarıldı, “Seni çok seviyorum Meltem. Sakın ayrılmayalım olur mu?”
“Bugün bunu kaçıncı kez söyledin. Ayrılmayacağız Mert Ali. Seninle birlikte yaşlanacağız söz.”
Ve düğün başlamıştı. Tüm aile sahnedeydi, herkes coşmuş, şarkılarla eğleniyorlardı. Çınar ve Meltem’in zorlaması ile Mert Ali de sahneye çıkmıştı, ama çıkarken Meltem’i de sürüklemişti.
“Gel buraya, sensiz söylemeyeceğim.”Meltem başını sağa sola salladı, “Saçlarım toplu, olmaz.”
“O zaman gözlerime bak sadece...”
Öyle de olmuştu. İki şarkıyı da adamın gözlerinin içine bakarak söylemişti. Sonra Meltem sahneyi Poyraz amcası ile Mısra yengesine bıraktı. Mert Ali onlarla şarkı söyleyeceği için bayağı heyecanlanmıştı.
“Sizinle şarkı söylemek bir onur,” dedi Mert Ali ikiliye bakıp gülümseyerek.
“O onur bize ait.”Ve art arda herkesi coşturacak şarkıları sıralamışlardı. Herkes oynarken, Çınar ile Eva birbirlerinin gözlerine dalmış, bedenleri de birbirlerine yapışmış bir şekilde dans ediyorlardı.
“Eva... Çok güzelsin. Kalbimi durduracak, beni delirtecek kadar güzelsin.” Burnunu boynuna bastırıp, içine çekti. “Ve Eva Ernez bu gece odandayım, benimsin.”
“Ne?” etrafına bakındı önce, neyseki kimseye yakın değillerdi, “Saçmalama Çınar.”“Sus ve sarıl. Aksine beni ikna edemezsin çünkü.”
“Deli.”
“Olabilir.”
“Manyak!”
“Kesin.”
“Aklını kaçırmışsın!”
Çınar kızın gözlerinin içine baktı, “Seninleyim Eva. Cem Ernez’in kızıyla. Sence aklı başında birinin yapacağı şey mi bu? Cık cık cık!” yapıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ - B.A.S. III / FİNAL
RomanceBir tarafta ilk görüşte başlayan büyük bir aşk... Bir tarafta çocukluktan içlerinde büyüyen masum bir aşk... Ve kıskançlıkla harmanlanan tutkulu bir sevda... Mert Ali Alahanlı... İlk görüşte aşık olmuşlardı Meltem'le birbirlerine. İlk görüşte adam r...