Nereye kadar kaçacaksın?
Ya da daha ne kadar duygularını saklayacaksın?
Her göz göze geldiğimizde
Kaçırma artık gözlerini gözlerimden...
Yeter be kadın, bırak kendini yüreğime de
Kaçıp durma benden...
Eva yatakta gerinip, gülümsedi. Bu koku ile uyanmayalı uzun yıllar olmuştu. Kapı sesine yüzünü buruşturdu. Kesin Mert Ali’dir diye düşünüp, başını sağa sola salladı. Biraz takılsa fena olmaz, diyerek kapıyı açmaya kalktı. Savsak adımlarla yürüdü kapıya. Pijaması yerde sürünüyordu resmen. O sırada Meltem de kalkmıştı.
“Kim ya bu sabah sabah?”
“Seninkidir, artık her sabah damlar paşam bu eve,” dedi gülerek. Ama kapıyı açtığında karşısında birbirinden yakışıklı gözüken dört kişiyi görmeyi beklemiyordu. Gülümsemesi masmavi gözlerin onu süzmesiyle solmuştu. Dünden beri bu adamda bir değişiklik vardı. Biraz... fazla duygulu bakmaya başlamıştı. İlk geldiği gün gibi değildi.
“Ya sabah sabah böyle gelinir mi? Bi arar insan müsait misiniz değil misiniz? Uyandınız mı uyanmadınız mı?”
“Çok konuşuyorsun kuzen ya, çekil önümüzden, açlıktan ölebilirim ve seni yemek pek cazip değil,” dedi Pars içeri girerken.
Eva yüzünü buruşturdu. “Zaten sen tadından yenmezsin. Bal şeker maşallah.”
Pars Can’a baktı. “Abi şuna azıcık terbiye verin. Bakın evde kalacak söyleyim.”
“İsteyeni çok da kendi istemiyor,” diyerek dalga geçti Çınar.
Onun taklidini yapıp, banyoya doğru gitti Eva, şu halde adamın karşısına çıktığına inanamıyordu.
Çınar girdiği dakika burnuna eski parfümünün kokusu gelmiş, gülümsemesini gizlemişti. Etrafına bakındı, herkes mutfağa girmişti, bu güzeldi. O da kızın peşinden banyoya giderken, sinsi sinsi gülüyordu. Eva banyoya girerken kapıyı kapatacakken Çınar elini koydu ve içeri girdi.
“Ne yap-“ kızın ağzını kapattı.
“Şişş... Sadece bir şey soracağım.”
Eva sinirle adamın elini ağzından itti ve kendi ellerini beline koydu “Temassız sorarsan sevinirim, buyur.”
Çınar kızın boynuna yaklaştı ve uzun uzun kokladı. Kızın kokusuna karışan kendi parfümü onu dinden de imandan da çıkaracak kadar günahkar olmaya davetiyeydi. Bu nasıl bir şeydi Allah aşkına?
Eva ise o an yediği haltı anlayıp aniden adamdan uzaklaştı.
Çınar girdiği büyünün verdiği heyecanla nefes nefese kalmıştı ve boğuk çıkan sesi ile “Ya ben bu parfümümün adını unutmuştum. Neydi?” diye sordu.
“Ne, ne parfümü, saçmalıyorsun? Bu benim duş losyonum.”
“Öyle mi? Hangisi?” dedi arkasındakileri göstererek.
“Sanane be?”
“Hala benim kokumla uyuman... Yani bu... Çok anlamlı Eva ve güzel bir işaret. Bana ışık olduğun için teşekkür ederim,” deyip, yanağından öptü ve kaçarak çıktı.
Eva ise elini yanağına koyup, öylece kaldı. “Ne ışığı? Ne işareti?” sonra kaşlarını çattı, “Ayrıca beni neden öptü şimdi bu adam?” diye cırladı.
*
“Uçağınız kaçta?” dedi Mert Ali, çayından bir yudum içerken.
“Öğleden sonra.”
“Ya akşama alsaydınız abi ya,” dedi Meltem surat asarak. “Hep birlikte gezerdik.”
“Bebeğim işlerimiz var. Arabalarınız olmasa gelme gibi bir planımız da yoktu. Ama söz sık sık gelirim,” derken Eva’ya bakıp göz kırptı.
Eva içinden ‘He gel gel de babam o kırptığın gözünü oysun senin!’ diye geçirdi.
“Evet sık sık gel.” Meltem’in sesi çocuksu bir sitemle çıkmıştı.
“Ama siz de gelin arada,” Çınar her cümlesinde bakışlarını Eva’ya çeviriyordu “Hatta bu sefer siz gelin,” dedi göz kırparak.
“Gerek yok, dersler yoğunlaştı,” diyerek araya girdi Mert Ali. Aklını ekmek arası peynir yapıp yememişti henüz. Yollamazdı sevgilisini hiç bir yere. “Hem, akşama kalsaydınız Meltem yemek yapacaktı.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ - B.A.S. III / FİNAL
RomantizmBir tarafta ilk görüşte başlayan büyük bir aşk... Bir tarafta çocukluktan içlerinde büyüyen masum bir aşk... Ve kıskançlıkla harmanlanan tutkulu bir sevda... Mert Ali Alahanlı... İlk görüşte aşık olmuşlardı Meltem'le birbirlerine. İlk görüşte adam r...