25.BÖLÜM - HANGİMİZ SEVMEDİK

14.8K 1.1K 116
                                    


Ben sana ömürlük bir söz verdim,
Sen bana dudaklarını bir ömür hediye ettin.
Ben sözümü tutmak için geldim,
İkinci kez tutar mısın ellerimi sevgilim?

“(MELTEM)
Ay vurur ayan beyan
Geldim kapına yayan
Sen değil misin beni
Ha bu hallere koyan

(M.ALİ)
Ay dedin aya geldim
Sana sevdaya geldim
Rize’den İstanbula
Yürüdüm yayan geldim

(M&M)
Ya ben anlatamadum ya sen anlamayisun
Ellere yağmur oldun bana damlamayisun

(MELTEM)
Elimde çiçeklerim
Çoktur diyeceklerim
Aç kapıyı sevdiğim
Yoktur gidecek yerim

(M.ALİ)
Boylarına bakarım
Saçına gül takarım
Kız senin gülüşüne
Trabzon’u yakarım

Ya ben anlatamadum ya sen anlamayisun
Ellere yağmur oldun bana damlamayisun”
(TURAN ŞAHİN – YA BEN ANLATAMADUM)

İlk kez birlikte söyledikleri şarkıyı yıllar sonra yeniden söylemişlerdi ve bu sefer hem daha çok eğlenmiş, hemde eğlendirmişlerdi. Şarkı bittiğinde ikisi nefes nefese, birbirlerini sarılmış vaziyetteydiler. Meltem’in sadece dudakları değil, gözlerinin içi de gülüyordu.
Elini adamın yanaklarına yerleştirdi, “Yayınlanan bütün videolarını izledim.”

“Özlemini öyle mi dindirdin vicdansızım benim?”
Başını sağa sola salladı, “Hiçbir videonda gamzelerin yoktu. Gamzelerine olan özlemim dinmedi.”
“Senden sonra gülmediğim içindir.”
“Hiçbir videondan sana dokunamıyordum, kokunu alamıyordum, seni saramıyordum,” daha çok sarılıp kulağına, “Tenini hissedemiyordum,” diye fısıldadı.

Mert Ali onu içine hapsedermişçesine sardı, “Döndüm. Artık öldürsen bile seni bırakmam.”
Sahneden indiklerinde herkes onlara sarılıp tebrik etti. Mert Ali Rüzgar’ın karşısına geldiğinde mahcup olmuş bir şekilde “Şey... Demin için özür dilerim,” diye mırıldandı.
Rüzgar ona sarıldı, “O kadarına göz yumabilirim,” dedi sırtına vurarak, sonra Cem’e bakıp, sırıttı “Kimlerde ne damatlar var, sen hepsinden edeplisin.”

“Ecrin bak babası da oğlu gibi laf çarpıyor. Sevmiyorum dünürlerimizi,” diyerek surat astı Cem.
Mert Ali bu sefer Çınar’a sarıldı, “Çok teşekkür ederim Çınar, yaptığın çok değerli.”
“Rica ederim. Kız kardeşime gülüşlerini geri verdiğin için ben teşekkür ederim.”
Meltem de abisine coşkuyla sarıldı, “Seni seviyorum Çınar Soylu.”

“Bende seni seviyorum Meltem Soylu diyeceğim ama sanırım bu soyadı çok fazla kalmayacak sende."
Mert Ali sevgilisini onun kollarından alıp, sarıldı, “Kesinlikle.”
Düğün eğlenceli geçiyordu. Kimse yerinde oturmuyor, eline mikrofonu alan şarkı söylüyordu -bir tek Cem Ernez eğlenemiyordu.

Dans müziği başladığında Mert Ali Meltem’le sarlarak dans ediyordu. “Yarın bana gelir misin?” diye sorduğunda Meltem’in tüyleri diken diken olmuş, bedeni titremişti. Bunu fark eden Mert Ali ise kısık bir kahkaha atmıştı, “Ne oldu sayın Meltem hanım?”
“Şu ses tonuyla konuşmasanız mı sayın Mert Ali bey?”
“Bu çok ikna edici ama...”

“Mert Ali...” dedi adamın gözlerinin içine bakarak.
“Özledim.”
“Bende seni özledim.”
Belindeki eli yavaş yavaş yukarı çıktı ve kendi boynundaki kızın elini kavrayıp, dans pistinden ayrılarak onu gizlice salondan çıkardı.

“Mert Ali ne yapıyorsun?”
“Şişş!”
“Görürlerse rezil oluruz.”
“Merak etme, kimsenin bize baktığı yok şuanda.” Lobiye gelip, “Hanımefendinin montunu alabilir miyiz?” dedi. Meltem’in kürklü montunu ona giydirdikten sonra o da kendi kabanını giyip dışarı çıktılar. Çamlıkların altına geldiklerinde, gözden oldukça kaybolmuşlardı.

KIZIL GÜNEŞ - B.A.S. III / FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin