6.BÖLÜM - NE GÜZEL KELİME 'SEVGİLİM' DEMEK

15.8K 1.1K 173
                                    

Ne güzel şey sevmek...
Sevilmek ve önemsenmek.
Her an her yerde düşünülmek.
Üşüyorken elleriyle ısınmak,
Sıcakken yokluğuyla üşümek.
Ne güzel kelime ’sevgilim’ demek
Bir tek onun olduğunu bilmek
Ve bir tek onun tarafından sahiplenmek...

**-**

Eva başını kaşıyarak odasından çıktı. Başı fena halde ağrıyordu. Bütün gece ağlamaktan uyuyamamıştı. Uyusa da Çınar’ın gittiği günü görüp kabuslarla uyanmıştı. Kokusu yine tüm eve sinmişti ve yine gidince o kokusuyla ona hasret kalacaktı. Bunu ona neden yapıyordu?

Mutfaktan gelen seslerle sırıttı. İnanamıyordu. Meltem kahvaltı mı hazırlıyordu? Çınar uyanmış mıydı acaba? Sonra duyduğu ıslık sesi ile duraksadı. Bu... O’ydu. Üstüne baktı, beyaz iç çamaşırdan bozma bir şort ve sutyen giymediği apaçık belli olan bir atlet. Omuz silkti, güzel güzel, bu az bile ona. Arkadaşlık oyunu ha, görürdü şimdi arkadaşı da dostu da o Çıngıraklı Çınar! Çıngırak demişken, acaba onu görünce o çıngırak ne yapacaktı?


Mutfağa neşeli bir şekilde girdi. Ama gördüğü manzara ile dumura uğradı. Tek akıllı kendi değildi ya. Çınar sadece şortlaydı, bütün sırt kasları ona göz kırpar gibi adamın hareketi ile hareket ediyor, Eva’nın içini gıdıklıyordu. ‘Hayır arsız şey, karıncalanmanın, baştan çıkmanın sırası değil! Onun çıngırağı çınlayacaktı, senin düdüğün değil!’ diye geçirdi içinden. Yutkundu.

“Günaydın Eva,” dedi Çınar gülerek ve kızı görünce kaşları havalandı -Karşı atak onun da beklemediği bir şeydi. Küçük sarı şeytan seni... Hayır bunun babası melekti, bu kız kime çekti de böyle şeytan çıktı başına? Eyvah eyvah! ‘Hayır ortak sakın yapma! Beni o kızın diline düşürme! Şimdi değil, az sonra banyoya geçer, istediğini sana veririm, ama şimdi değil!’

Eva hemen toparlandı ve aynı ses tonunu kullanarak “Günaydın dost Çınar,” diyerek elini havaya kaldırıp, güldü.
“Meltem arkadaşı ile kahvaltıya gitti. Bende ikimize tost yapıyorum. Bol kaşar, az sucuk.”

Eva yüzünü buruşturup, dil çıkardı. Ama Çınar arkası dönüktü diye göremedi.
“Unutmamışsın. Kimmiş bu arkadaş?”
Çınar arkasına bakıp, kaşlarını kaldırdı. “Dünkü sanatsever arkadaştır muhtemelen.”
“Oo Çınar bey, Amerika sizi modern yapmış. Şimdiye yumruğu geçirmeliydin. Valla dün oscarlık abiydin. İleri de Can’a örnek olursun umarım.”

Çınar sırtı dönükken dişlerini sıktı. Sonra ona dönüp gülümsedi, “Ne için?”
“Erkek arkadaşıma karşı aynı senin gibi olgun davranması için.”
Çınar tost makinesini tüm gücü ile bastırdı. “Var mı ki merhum olmaya aday biri?”

Derin bir iç çekti “Aday var da atak yok.” Aslında kastettiği Çınar’dı ama bilmese de olurdu.
“Gerek de yok!” diye homurdandı.
“Anlamadım.”
“Anlamazsın, boşver.”

“Ya sorma dost Çınar ya, odunun teki biliyor musun? Böyle bildiğin kalas. Hatta öküz.”
Çınar kaşlarını havaya kaldırdı, “Aynı kaderi yaşıyoruz desene. Sende öküz bende bildiğin inek!”
“Vay anam vay!” dedi Eva önündeki ekmeği sinirle kemirerek.

“Vay ki ne vay! Bildiğin güzellik elçisi kız, ama gel gör ki korkağın teki.”
“Tavşan!” diye bağırdı.
“Aynen. Seninki de kaplumbağadan hallice anlaşılan.”
“Ne kaplumbağası ya, kaplumbağa ona kurban olsun. Bildiğin pert olmuş bunak sığır!”
“Sığır?” diyerek dehşetle baktı.


“Aynen! Ama yanlış anlama, şimdi azıcık ağzımı bozacağım, seninki de az sürtük değil ha, parmağında oynatıyor oğlum seni. Boşversene! Bırak gitsin!”
“Şimdi sürtük demezsek sevinirim. Yani yoksa seninkine ben bir kayarım, arkasından babana yollarım, var gerisini sen düşün. İbneye bak!”

KIZIL GÜNEŞ - B.A.S. III / FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin