1

6.4K 315 63
                                    

"Bilemiyorum Hermione, sanırım biraz daha kalacağım. Hugo'nun hediyesini burdan gönderirim." Harry sıkıntıyla yüzünü ovuştururken mırıldandı.

"Hediye önemli değil Harry... Sadece seni özledik. Hepimiz. Bunu biliyorsun değil mi?"

Harry de onları özlemişti ama dönmeye hazır değildi. Burukça gülümsedi. "Biliyorum, en kısa zamanda geleceğim." İkisi de bunun yalan olduğunu biliyordu. Hermione yine de uzatmadı. Vedalaşıp telefonu kapattılar.

Savaştan sonra Harry düştüğü boşlukta boğulmuş çareyi Londra'dan kaçmakta bulmuştu. Senelerdir gezmediği ülke kalmamıştı ama yine de o karanlıktan kurtulamıyordu. Bütün düşünceleri, kabusları, cevaplanmayan soruları gittiği her yerde üstüne çullanıyordu. İnsan kafasının içindekilerden nasıl kaçabilirdi ki zaten?

"Demek Hugo 2 yaşına giriyor ha?" Kendi kendine güldü. Çok kötü bir arkadaştı. Ailesi olarak gördüğü insanların en mutlu anlarında yanlarında olmamıştı.

Savaş bitmişti, evet. Kazanmıştı, evet. Peki niye düzelmiyordu her şey? Niye Harry her baktığı yerde kaybettiklerini görüyordu? Niye her gece tekrar tekrar Voldemort ile savaşıyordu?
O da diğerleri gibi hayatına devam etmek ve mutlu olmak istiyordu sadece. Neden rahat bırakmıyorlardı?

Kafasını sallayıp düşünce bulutlarını aralamaya çalıştı. Bazen Harry'i o kadar içine çekiyorlardı ki önünü bile göremiyordu.

Elindeki boş kahve bardağını çöpe atıp oturduğu banktan kalktı. Fransa' da çok kalmıştı, yeni bir yerlere gitmeliydi.

Ve yine kafasındaki kara bulutlarla evine doğru yürüken hiç beklemediği bir şey gördü.

Birini.

"İyice saçmalamaya başladın sen de bir bu eksikti." diye kızdı kendine. Onun burada olmasına ihtimal vermiyordu. Gözlerini sımsıkı kapatıp açtı, hala oradaydı.

Neredeyse beyaz sarı saçları nerede görse tanırdı aslında Harry. Sadece ihtimal vermek istemiyordu.

"Hayır, hayır, hayır." diye mırıldandı telaşla. "O değil, hayır-" Draco Malfoy'un yüzünü görebilecek şekilde dönmesiyle sözleri yarıda kesildi. Gerçekten oydu.

Harry bir an ne yapacağını bilemedi. Geri dönmek istedi, dönemedi. Hemen cisimlenmek oradan kaçmak istedi, yapamadı. Olduğu yerde mıhlanmış gibi durdu.

Draco Malfoy parktaki geniş çimlik alanın ortasında oturmuş köpeğiyle oynuyordu. Zayıflamış gibi görünüyordu. Omuzlarının altına kadar uzayan saçlarını gevşekçe örmüştü. Harry bu haliyle çoğu kabusunun yardımcı karakterlerinden olan babasına çok benzediğini ama bir o kadar da benzemediğini düşündü.

Köpek üstüne atlayıp yüzünü yalamaya başladığında Draco gülmeye başladı. O kadar mutlu görünüyordu ki Harry sinirlendiğini hissetti.

Harry hiç mutlu değildi ama Draco bile mutluydu.

Draco Malfoy köpeğine tasmasını takıp ayaklandığında kendisini izleyen kişiden habersizdi. Evine doğru yürümeye başladı.

Harry hala ne yapması gerektiğinden emin değildi. Yine de onun peşine düşen adımlarına engel olamadı.

•••

💔

silence | drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin