"Ne- ne demek dudaklarını okuyorum?" Harry'nin kafası iyice karışmıştı. Draco'nun gergin hali onu da geriyordu ve sarışın adam inatla başka bir şey demiyordu.
Ve Harry bir aydınlanma yaşadı. Apartmanın kapısında bağırıp durmasına rağmen Draco'nun ona dönmeyişi, az önceki seslenişine cevap vermeyişi, sürekli dudaklarını izlemesi... Draco Malfoy dudaklarını izlemiyordu, gerçekten okuyordu, çünkü duyamıyordu.
Harry'nin yüz ifadesindeki değişimlerden olayı çözdüğünü anlayan Draco kafasıyla onayladı. "Evet, duyamıyorum."
Harry ağzını açmış peş peşe sorularını sıralayacaktı ki Draco eliyle onu durdurdu. "Bunu şimdi konuşmak istemiyorum." Harry bütün cümlelerini yutup sustu. Nihayet erittiklerini sandığı o buz gibi sessizlik yine gelip tam ortalarına oturdu.
Harry Draco'nun ne kadar rahatsız hissettiğini görebiliyordu. Çökmüş omuzlarıyla küçük bir çocuk gibi karşısında oturuyordu. Harry onun 1. sınıftaki halini düşündü. O küstah, şımarık çocuğu karşısındakine yeğlerdi. Ayaklandı, artık gitmeliydi. "Ben... gideyim o zaman..."
Ne söylemeli, yoksa hiçbir şey söylememeli mi bilmiyordu. Duyamadığını söyleyen biriyle nasıl konuşacaktı? Sabahtan beri onunla konuşan kendisi değilmiş gibi telaşa kapılmıştı.
Hem Draco şimdi konuşmayalım demişti. Bu sonra konuşalım demekti. Bunun "sonra"sı da olacaktı. Şimdi giderse tekrar gelebilirdi.
Tekrar gelmek istiyor muydu?
Draco da bir şey söylemeden ayaklandı ve kapıya kadar beraber gittiler. Kapının yanındaki yatağında uyuyan Cassandra onları görünce uyandı, heyecanla kuyruğunu sallamaya başladı. Harry onu sevmek için eğildiğinde ise ona ufak bir hırlama bahşetti. Uzak dur uyarısını alan Harry "Pekala Cassy, sonra görüşürüz." diye mırıldandı. Karşılığında da öfkeli bir havlama aldı.
"Senden hoşlanmadı." dedi gülerek Draco. Harry ona döndüğünde ise gülüşü soldu.
"Hoşçakal Malfoy."
"Hoşçakal Potter."
Kapanan kapıyla Harry tekrar yapayalnız hissetti. Oteline doğru yürürken tek düşündüğü şey Draco Malfoy'un da mutlu olmadığıydı.
————
💔