Harry elinde çevirip durduğu ekranı çatlamış telefonuyla koltukta uzanmış tavanı seyrediyordu. Beyninde dönüp dolaşan binbir şey vardı, artık düşünmekten başının ağrıdığını hissediyordu. Hermione ve Ron'a nasıl kendini affettirecekti? Ya Teddy? Onun yüzüne nasıl bakacaktı?
Harry tekrar kalbinin sıkıştığını hissetti. Sirius'u bulduğunda ne kadar mutlu olduğunu hatırlıyordu, sonunda bir ailesi olduğunu hissetmişti. Onunla o kadar geç kavuşmanın ne kadar canını sıktığını da hatırlıyordu. Sirius elinde olmayan bir sebeple Harry'den uzak kalmıştı. Peki Harry hangi sebeple Teddy'den uzaktı?
Başının altındaki yastığı alıp yüzüne bastırdı ve sessizce bağırdı. En azından onu arayıp konuşmak istiyordu ama korkuyordu. Elbette ki çocuğun bir sürü sorusu olacaktı ama Harry bir tanesini bile cevaplayabileceğinden emin değildi.
Ani bir hareketle koltuktan kalkıp cama doğru yürüdü. Bunların dışında başka bir şey daha vardı. Günlük düşünülecek ve kafayı yedirtecekler listesine yeni eklenmiş bir isim: Draco Malfoy.
Mutfakta yaşanan olay kafasında tekrar tekrar dönüyordu. Harry'nin eli onunkine değdiğinde vebalıymış gibi çekmesi. Draco ondan iğreniyor olabilir miydi? Kafasını iki yana salladı. İğreniyor olsaydı neden aynı evde yaşamayı teklif etsindi ki? Refleks bir hareketti, eskiden kalma bir his onu yoklamış olabilirdi. Parmaklarındaki sinirler, beynine ıyy Harry Potter bana dokunuyor uyarısı göndermiş ve beynin cevabı da derhal o eli uzaklaştır olmuş olabilirdi.
Harry camdaki yansımasından kendine baktı. Neden Draco'nun en ufak bir hareketini bile saatlerce düşünecek kadar umursuyordu ki? Arkadaş olmaya çalışıyor gibiydiler doğru, ama Harry'nin bir sürü arkadaşı vardı ve hiçbiri böyle hissettirmiyordu.
Kendini anlamaya çalışırcasına zümrüt yeşili gözlerine baktı. Sorgulamak istemiyordu. Tekrar canı yansın istemiyordu. Cama arkasını dönüp tekrar koltuğa ilerledi. "Çünkü o Draco Malfoy." diye geçirdi içinden. Kaçamak da olsa doğru bir cevaptı, bir süre onu oyalardı. "Herhangi biri değil, o Draco Malfoy."
Duvardaki saate baktı, beşe geliyordu. Draco'nun işi birazdan biterdi, yanına geldiğinde boş boş oturduğunu görmesini istemiyordu. Sırt çantasını uzanıp aldı ve derinlerindeki kitaplara ulaşmaya çalıştı. Zorlukla bir tanesini yakalayıp çıkardı. Hermione'nin o gitmeden çantasına sıkıştırdığı birkaç kitaptan biriydi. "Her ihtimale karşı Harry," demişti gözleri dolarak. "Ben yanında olamıyorsam en azından kitaplarım olsun."
Harry, genç kadın tekrar aklına gelince oflayarak sırtını koltuğa dayadı. İşler içinden çıkılmaz hale geldiğinde ne yapması gerektiğini hep Hermione söylerdi. Peki şimdi ne yapacaktı?
Draco'nun kapısından sesler gelince telaşla kitabı eline aldı ve okuyormuş gibi yapmaya başladı. Adım sesleri ona yaklaşırken kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Sonunda kapı yavaşça aralandı ve sarı bir kafa içeri doğru uzandı. "Girebilir miyim?"
"Tabii ki." dedi Harry tek bir kelime bile anlamadığı kitabı kapatıp atarcasına bırakırken. "Saatler ne çabuk geçmiş!" diye mırıldandı sahte bir şaşkınla. Draco biraz daha gelmeseydi fazla düşünmekten kusacaktı ama bunu belli etmesine gerek yoktu.
Draco gülümseyerek yanına geldi ve Harry'nin az önce bıraktığı kitabı aldı. "İleri düzey iksir ha?" dedi gülerek. "Keşke okul yıllarında da biraz çalışsaydın."
"O zamanlar başka işlerim vardı, biliyorsun." dedi Harry. Draco'nun gülümsemesi yavaşça soldu. "Biliyorum." dedi kısık bir sesle ve kitabı geri koltuğa bıraktı.
Harry onun silinen gülümsemesine pişmanlıkla baktı. Geçmişin sürekli gelip aralarına girmesinden bıkmıştı. Yeni bir sayfa açmak istiyordu ama geçmiş zamanın karalamaları görüşünü sürekli engelliyordu.
"Ne yapmak istersin?" diye sordu Draco koltuğa otururken.
Harry omuz silkti. Sabahki hevesini yitirmiş gibiydi.
Draco ondan doğru düzgün bir cevap alamayınca "Yemeğe gidebiliriz," diyerek öneri sundu. "Ya da eve söyleyebiliriz."
Harry yüzünü buruşturdu. Yıllardır zaten dışarıdan yiyordu. "Sen yapsan?" diye sordu çekinerek. Draco'nun yemekleri güzeldi, Draco'yu yemek yaparken izlemek daha güzeldi.
"Ben mi?" diye sordu şaşkınla Draco.
Harry kafasını sallayarak onayladı, yine sarışın adamın karşısında küçük bir çocuk olmuştu.
Draco onun bu görüntüsüne dayanamadı. "Peki," diyerek ayaklandı ve mutfağa yöneldi. "Evde nelerimiz var bir bakalım."
Harry de hevesle kalktı ve onu takip etmeye başladı. Yerden merakla ikisini izleyen Cassandra'yı da kucağına aldığı gibi Draco'nun peşinden mutfağa girdi ve köşedeki sandalyeye oturdu.
Draco kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Yardım edersin diye düşünmüştüm." dedi alayla.
Harry kucağını göstererek "Cassy oturuyor kalkama-" Cümlesini bitiremeden Cassandra kucağından atlayıp kaçınca üzüntüyle Draco'ya baktı.
Sarışın adam güldü. "Ne diyordun?"
Harry gözlerini devirdi ve koltuktan kalktı. Bu köpeğin onu sevmeye hiç niyeti yok gibiydi.
Draco çekmeceden iki önlük çıkardı ve birini Harry'e attı. "Buna ihtiyacın olacak."
Harry lavabonun altındaki dolaptan bir şişe şarap çıkarıp tezgaha koydu. "Asıl buna ihtiyacım olacak." Bugün mutfağı toparlarken Draco'nun zulasını da keşfetmişti.
Sarışın adam ona onaylamazca kafa sallayıp buzdolabına döndü.
Harry çekmecelerde tirbuşon ararken içinden bugünün de kötü bitmemesini umuyordu.
-----------------
ben de bunu umuyorum.