Harry uyandığında mutfaktan sesler geliyordu. Dün gece gözlerinin önünden film şeridi gibi geçtiğinde battaniyeyi kafasının üstüne geçirdi ve fısıltıyla çığlık attı. Uyumadan önceki mutluluğu uçup gitmiş gibiydi, şu an tamamen dehşet içindeydi.
"Yüce Merlin..." diye mırıldandı. Utançtan ölmek üzereydi. Reddedilmişti.
Battaniyenin içinden yavaşça çıktı. Önünde iki seçenek vardı. Ya hatasını kabul edip özür dileme olgunluğunu gösterecekti ya da sarhoştum hatırlamıyorum ayağına yatacaktı.
"Bir dakika," diye düşündü. "Hatamı kabul etmek mi?" Huysuzca kafa salladı. "Ben bir hata yapmadım ki."
İkinci seçenek elbette daha çekici geliyordu ama Draco'nun bunu yemeyeceğine emindi. Adım sesleri odasına doğru yaklaşmaya başlayınca tekrar battaniyenin altına saklandı. Daha hazır değildi ki!
Kapısı hafifçe tıklatıldığında nefesini tuttu ve sadece gözleri gözükecek şekilde örtünün altından çıktı. Sonra kapı yavaşça açıldı Draco'nun sarı kafası içeri uzandı. "Uyanık mıydın?" diye sordu sakince.
Harry bu Draco'nun her zamanki sakinliği mi yoksa fırtına öncesi sakinliği mi karar veremedi. Kafasını sallayarak onayladı. Konuşmak istemiyordu. Konuşursa Draco dudaklarına bakmak zorunda kalacaktı, ona dün geceyi hatırlatacak hiçbir şey istemiyordu. Onu öpmesinin suçlusu dudaklarıydı, onları saklamalıydı.
Sarışın adam kapıyı biraz daha aralayarak içeri girdi. "Kahvaltı hazırladım, ben işe gidiyorum." Gergince ellerine bakınca Harry daha da gerildi. "Bir arkadaşımdan Cassandra'yı dışarı çıkartmasını rica ettim. Bir-iki saate gelecektir."
Harry beyninde şimşekler çaktığını hissetti. Bir arkadaş mı? Bir arkadaş.
"Ben de çıkarabilirdim." dedi sonunda saklandığı yerden çıkıp yatakta doğrularak. Onun evinde asalak gibi yaşıyordu, bir işe yarıyormuş gibi hissedebilirdi.
Draco gözlerini kaçırdı. "İşe gittiğim zamanlar bana yardımcı oluyor genelde. Kendi köpeğiyle beraber gezdiriyor, Cassandra onu seviyor."
Cassandra arkadaşını mı seviyordu, yoksa arkadaşının köpeğini mi seviyordu? Köpeğin bir tek onu sevmediği düşüncesiyle iyice huysuzlaşarak "Tamam," diye mırıldandı. "Nasıl istersen."
Draco kafasını salladı, cevap vermedi. Göz göze geldiler. Draco yine soğuktu. Harry ona pişmanlığını anlatmak istedi, özür dilemek istedi ama yapamadı.
"Kaçta gelirsin?" diye mırıldandı. Sesi çok çaresiz çıkmıştı, Draco'nun duyamadığı için sevindi. Gerçi duyamasa bile yüzünden okuduğu belliydi ama üsteleyip kendini daha fazla üzmek istemedi.
"Geç gelirim."
"Peki."
Daha fazla konuşmadılar. Dakikalar sonra Draco evden çıkınca Harry yataktan fırlayıp banyoya gitti. Hayal kırıklığı midesine vurmuş gibiydi, klozete sarılıp kusmayı bekledi ama yapamadı. Kalbi yine deli gibi atmaya başlayınca banyonun soğuk zeminine uzanıp sakinleşmeyi bekledi. Vücudundaki bu orantısızlıklar onu delirtiyordu.
"Bir arkadaşım." diye mırıldandı imayla. Draco'nun sevgilisi olabilir miydi? Dün onu o yüzden mi itmişti?
Daha sonra önemli bir ayrıntıyı unuttuğunu fark etti. Draco Malfoy erkeklerden hoşlanıyor muydu ki? Okul yıllardan belli belirsiz bir dedikodu hatırlar gibi oldu. Draco ile iki üst dönem bir Slytherinli çocuğun soyunma odasında biraz yakınlaştıkları dedikodusu. Draco bunu hiçbir zaman kabul etmemişti, dedikodu da bir süre daha konuşulup unutulmuştu. O zamanlar bu, Harry'nin umrunda bile değildi. Kafasını sinirle yere vurdu. Faydalı hiçbir şey umrunda olmazdı zaten.
Kapı çalınca hızla ayağa kalktı. Cassandra havlayarak yanına gelince Draco'nun da çalan kapıları nasıl fark ettiğini anlamış oldu. Yüzünü hızlıca yıkayıp kuruladı ve lavabodan çıkıp kapıyı yöneldi. Cassandra'nın kapıyı tırmalamasına göz devirdi ve onu ayağıyla hafifçe ittirip kapıyı açtı.
"Merhaba!"
Harry ne beklediğini bilmiyordu ama bunu beklemediği de kesindi. Karşısındaki pırıl pırıl gülümsemeli, kumral, uzun boylu ve gerçekten oldukça yakışıklı adama bakarken ne diyeceğini bilemedi.
"Hey," diye mırıldanıp kapıyı biraz daha araladı. Kapıyı yüzüne kapatıp Draco'yu da alıp burdan kaçmak istiyordu oysa.
"Ben Jack. Bu da Latte." dedi yerdeki Cassandra'nın aynısı olan köpeği göstererek. Sadece Latte'nin kuyruğu daha açık bir kahverengiydi.
"Sen de Harry olmalısın, Andre senden çok bahsetti." Harry çocuğun kibarlıktan böyle söylediğine yemin edebilirdi. Gülümsemeye çalıştı. Jack sabah sabah nasıl bu kadar iyi görünebiliyordu ayrıca? Harry banyodan çıkmadan aynaya göz ucuyla baktığında kendi görüntüsünden korkmuştu.
"Memnun oldum." diyebildi zorla.
"Kruvasan aldım gelirken, kahven vardır umarım."
Harry ne diyeceğini bilemeyerek bir adama bir mutfağa baktı. Cassy'i alıp gitmeyecek miydi? Draco'nun erkek arkadaşıyla bir de kahve mi içecekti!
Jack Latte'yi kucağına alıp aralık kapıdan içeri geçince Harry dehşetle nefesini tuttu.
"Andre sabah kahvesini içmeden çıkmaz."
Kuzgun saçlı sinirlerine hakim olmaya çalışarak kapıyı kapattı ve mutfağa yöneldi. Bugünün derhal bitmesini istiyordu.
-------------
harry'i biraz üzelim🤠