Harry odasına girerken çok kızgındı. Bu otele kızgındı, hala kırık kapısına kızgındı, kendisini buraya sürükleyen radyo sunucusuna kızgındı, en çok da kendisine kızgındı. Draco'ya ise kızamıyordu.
"Ne sanıyordum ki?" diye mırıldandı kendi kendine. Dolabından büyüyle genişlettiği sırt çantasını çıkarıp yere fırlattı. İçinden gelen devrilme ve kırılma seslerini umursamadı. Hemen burayı terk etmek istiyordu, çok bile kalmıştı.
Etraftaki kitapları ve parşömenleri toplayıp çantasına tıktı. Aklapakla ile temizlenmiş kıyafetlere ütülenip, katlanmaları için tekrar büyü yaptıktan sonra yorgunlukla yatağa çöktü.
Sarışın adam onu istememekle haklıydı. Her şeyden uzaklaşıp kendine yeni bir hayat kurmuştu ve en görmek istemediği kişi -Harry kendisini o kategoride görüyordu- kapısında belirmişti. Yine de, Harry zaten gidecekti, kovulmak ağrına gitmişti. Koskoca dünyada sanki bir tek ona yer yoktu.
Komidindeki küçük saate baktı, neredeyse gece yarısı olmuştu. O geceyi de orda geçirip sabah gitmeye karar verdi. Daha nereye gideceğini bile bilmiyordu, üstelik çok yorgundu. Kıyafetlerini çıkarmadan örtünün altına girdi. Dizlerini karnına çekip kollarını etrafına sardı, kabus görmeden birkaç saat uyumak için o an her şeyini verebilirdi.
Gözlerini kapatıp karanlığa çekildi.
***
"Uyan, Potter! Kabus görüyorsun, uyan!"
Harry nefes nefese gözlerini açtığında kendisini omuzlarından sarsan kişinin kim olduğunu anlayamadı. Yastığının altından asasını çekip çıkardı ve karşısındakinin boynuna dayadı.
"Hey, hey, hey! Benim, Draco."
Harry komidinden gözlüğünü alıp takarken şaşkınlıkla mırıldandı. "Malfoy?"
"Benim." Draco'nun sesi yumuşaktı. Harry'nin hala asa tutan elini tutup yavaşça indirdi ve kendine gelmesi için ona birkaç dakika verdi. Kuzgun saçlı adamın nefesleri düzene girince konuşmaya başladı. "Kapı açıktı, gidip gitmediğinden emin olmak için bakacaktım sadece. Seni öyle görünce de uyandırmak istedim."
Harry tişörtüyle alnındaki teri sildi. "Uyanınca gidecektim Malfoy, kontrole gelmene gerek yoktu." dedi soğukça. Sarışın adam artık onu sinirlendirmeye başlamıştı.
"Hayır, yanlış anladın." dedi Draco çabucak. Yatağa Harry'nin yanına oturdu. "Gitme demek için gelmiştim."
Harry güldü. "Sen git dedin diye gideceğimi mi sandın?" diye sordu alayla. Draco tek kaşını kaldırıp ona baktı. Çenesiyle sırt çantasını gösterdi. "Gidecek gibi görünüyorsun."
Harry kızarıp küçük bir çocuk gibi kollarını bağladı. "Sen dedin diye gitmiyorum kendim istediğim için gidiyorum." Altta kalmamaya çalışırken git gide batırdığını hissediyordu. Yine de ödün vermedi.
Draco dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemesini gizlemeye çalıştı. "Sen nasıl diyorsan."
Güneşin ilk ışıkları pencereden odaya doluyordu. Harry ayağa kalkıp Draco'ya baktı. "Sabahın köründe buraya gelmen gözlerimi yaşarttı Malfoy. İzninle tuvalete girip gideceğim." Abartılı bir telaşla ekledi. "Tabii siz hemen burayı terk etmemi isterseniz çişimi tutabilirim."
Draco göz devirdi ve lavaboya giderken onu takip etti. Suratına kapanan kapıya yaslanıp "Özür dilerim Potter." diye mırıldandı. İçeriden ses gelmeyince devam etti. "O an ne diyeceğimi bilemedim sadece, telaşlandım." Derin bir nefes aldı, en azından kapıya konuşmak Harry'nin yüzüne konuşmaktan daha kolaydı.
"Dediklerine katılıyorum. " dedi elleriyle oynarken. "Ben de geçmişimden kaçmaya onu unutmaya çalıştım. Her şeyimi değiştirmiştim, adımı bile. Sonra sen geldin," duraksadı. "Neredeyse kim olduğumu bile unutmuşken sen çıkıp geldin. Bunun ilk başta bir felaket olduğunu düşündüm ama seninle konuştukça düşüncem değişti."
İçeriden hala ses gelmiyordu. Yine de devam etti. "Ben yıllardır canım acır korkusuyla annemi bile düşünmüyormuşum. Annemi hatırlattın sen bana." Dolan gözlerini sımsıkı kapattı. "Sana git demek istememiştim Potter. Özür dilerim." diye mırıldandı.
Harry, elbette bunları duymayı beklemiyordu. Kapıyı biraz aralayarak Draco dediklerini görebilsin diye kafasını çıkardı.
"Özür dilemeni gerektirecek bir durum yok Malfoy." dedi. "Sen dedin diye gitmiyorum sen dedin diye de kalacak değilim." Gururlu görünmeye çalışıyordu.
Draco ona üzgünce baktı. "Kalman için istediğin her şeyi yaparım."
Harry merakla kafasını eğdi. "Neden bu kadar kalmamı istiyorsun?" diye sordu.
Draco kafasını yere eğerken oldukça kısık bir sesle "Tekrar Draco Malfoy olmak hoşuma gitti." diye mırıldandı. O kadar masum ve gerçek görünüyordu ki Harry ona inandı.
Anlayışla ona baktı yine de biraz daha sürünsün istiyordu. "Tüh," dedi sahte bir üzüntüyle. "Bu otel dökülüyor senin de dediğin gibi," Çantasını sırtına attı. "Daha fazla burada kalmak istemiyorum." Draco'nun onu durdurmasını umarak kapıya doğru ilerledi.
"Bekle!"
Harry yüzündeki gülümsemeyi saklayarak arkasını dönüp sarışın adama baktı.
"Benimle kal."
Draco hızla konuştuktan sonra nefesini tuttu. Harry ise anlamayarak ona bakıyordu. "Burda kalmak istemediğimi söyledim, takip edemedin mi?" diye sordu.
Draco hızla kafasını iki yana salladı. "Demek istediğim, benim evimde, benimle kal."
Harry son anda gitmekten vazgeçmişti ve naz yapıyordu, evet , ama amacı kesinlikle bu değildi. Hala boş boş bakarken Draco "Ev 1+1 ama salonu kolayca senin için bir odaya çevirebiliriz. Yani, istersen." diye ekledi gergince.
Harry "Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum." dedi zorlukla. "Kendini suçlu hissettiğin bunu yapmak zorunda değilsin."
"Hayır, ben, sadece-" Draco derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. "Tekrar yalnız olmak istemiyorum." diye itiraf etti.
Harry bunun hiç iyi bir fikir olmadığını ve ileride ikisinin de buna pişman olacağını biliyordu. Yine de "Tamam. " diyerek kabul etti.
Draco şaşkınlıkla onu tekrarladı. "Tamam."
Harry "Başka bir otele de gidebilirim salonundan vazgeçmene yok." diye önerse de Draco "Zaten çok misafirim olmuyor." deyip omuz silkince susup kafasını salladı.
Kapıyı açtı ve Draco'nun geçmesi için geri çekildi. Sarışın adam çıktıktan sonra kırık kapıyı düzeltmek için bir büyü fısıldarken hala çok şaşkındı.
En son bir gece onda kalmak için kapıdan çevrilmişti şimdi ise hep orda kalması teklif ediliyordu. Draco Malfoy son dakika ataklarını seviyordu, Harry bunda karar kılmıştı.
Garip olanı ise Harry'nin de bu ataklardan hoşlanmaya başlamasıydı.
--------------------
aslında bu yoktu
öyle bi' içimden geldi