Harry, Cassandra'nın tasmasını daha da sıkarak derin bir nefes aldı. Draco onların arasındaki anlaşmazlığı çözeceğine inanıyordu. "Beraber biraz zaman geçirmelisiniz. Birbirinize biraz ılımlı yaklaşsanız çok yakın arkadaş olacaksınız aslında." demişti Cassandra Harry'nin ayak serçe parmağını koparırcasına ısırdığında.
"Bak, sakinleşti bile." dedi Draco. Harry etrafı koklayarak ilerleyen köpeğe bakıp göz devirdi. "Ya tabii." dedi alayla. Sarışın adam adımlarını durdurup sinirle ona bakınca Harry gülerek döndü, boşta kalan koluyla ona sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Saçlarını kurutmamışsın." dedi kaşlarını çatarak. Kendi beresini çıkarıp Draco'nun kafasına geçirdi. "Bir de hastalığınla uğraşamam."
Draco, Harry'nin yamuk yumuk taktığı bereyi düzeltirken "Gayet de uğraşırsın bir kere." diye mırıldandı.
Harry gülümsedi. "Doğru. Gayet de uğraşırım."
Draco ile birbirlerine açılmalarının üstünden üç hafta geçmişti. Bol bol film izlemiş, kitap okumuş, Paris sokaklarında yürüyüş yapmışlardı. Saatlerce sohbet etmiş, birbirlerini tanımaya çalışmışlardı. Oldukça sakin geçen günler Harry'e ilaç gibi gelmişti. Draco yılların yorgunluğunu omuzlarından çekip almıştı resmen. Elinin değdiği her şey güzelleşiyordu ve Harry gün geçtikçe ona daha çok hayran oluyordu.
"Granger'ı bugün de aramadın değil mi?" dedi Draco ellerini ceplerine sokarken. Harry sıkıntıyla kafasını iki yana salladı. Birkaç gün önce sarışın adama Hermione ile son kavgalarını anlatmıştı ve Draco ısrarla aralarını düzeltmeye çalışıyordu.
"Daha da geç olmadan kendini affettirmelisin Potter, biliyorsun."
Harry yürümeyi kesip ona baktı. "Senin yüzünden kavga etmediğimizin farkındasın değil mi?" diye sordu. Draco'nun bu barıştırma çabasının altında suçluluk duygusunun yattığını düşünüyordu. "Yılların birikimi bir şekilde patlak vermeliydi. Üstelik Hermione ile aram senin yanında kaldığımı öğrenmeden kötüleşmişti."
Sarışın adam bir süre sessiz kaldıktan sonra "Sadece o değil," diye mırıldandı. "Onları ne kadar sevdiğini biliyorum ve kaybetmeni istemiyorum."
"Kaybetmeyeceğim." dedi Harry. Draco'yu ikna etmek için kararlı görünmeye çalışıyordu ama bundan hiç emin değildi.
Draco kısaca kafa salladıktan sonra elini cebinden çıkarıp Harry'e uzattı. Parmakları birbirine dolandıktan sonra yürümeye devam ettiler.
"Bu yürüyüşleri gece yapmamalıyız artık üşüyorum."
"Gece çıkmak isteyen sendin Potter!"
"Her neyse!"
Harry haftalardır kafasını karıncalandıran soruyu sormadan önce derin bir nefes aldı. Artık bilmeye hakkı olduğuna inanıyordu. Önlerine çıkan banka oturup Draco'yu da yanına çekti.
"Hermione bana son konuşmamızda bir şeyden bahsetti." Yüzüne dikkatle bakan gri gözlere kısa bir bakış atıp yutkundu. "Dedi ki... yeniden duyabilmen için bir yol varmış. Bunu sen de biliyormuşsun."
Draco kafasını diğer tarafa çevirdiğinde Harry nazikçe çenesinden tutup tekrar kendisine bakmasını sağladı.
"Lütfen Malfoy," diye mırıldandı, sesinin bu kadar çaresiz çıkması canını sıktı. "Neler olduğunu bilmem gerekiyor."
"Biliyorum." Draco kafasını ellerinin arasına alıp mırıldandı. "Kafamdakileri toparlamak için birkaç dakika ver. Daha önce kimseye anlatmamıştım."
Harry görmeyeceğini bile bile kafasını salladı. İçini kemiren dakikalar sonra sarışın adam kafasını kaldırdı ve Harry'e bakmadan konuşmaya başladı.
"Seherbazlar bizi bulduktan sonra St. Mungo'ya götürdüler. Annemin orda yattığından bahsetmiştim. Ben de muayene edildim." Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Haftalar sonra yapılan büyüyü teşhis edebildiler. Eski bir taşlaştırma büyüsüymüş." Güldü. "Anlaşılan vücuduma isabet etseymiş bir basiliksle göz göze gelmişim gibi donup kalacakmışım ama kulağıma geldiği için tam olarak işe yaramamış."
Çökmüş omuzları Harry'nin canını acıttı. Anlatırken o günleri tekrar yaşadığını görebiliyordu.
"Bana bir iksir hazırladılar, haftada bir almam gereken bir iksir, böylece duyabilecektim." Kızarmış gözleriyle Harry'e baktı. "Yargılanmam bitene kadar kullanmak zorundaydım. Sonra bıraktım."
Harry "Neden?" diye sordu çekinerek. Duyabilmesi için bir yolun gerçekten olması onu inanılmaz mutlu etmişti ama Draco'nun bu hali onu korkutuyordu.
"Benim hakkımda ne konuştuklarını duydum. Annem, babam hakkında. Sokakta yürürken işittiğim onlarca hakaret, hak ettiğimi bilmeme rağmen o kadar canımı yakıyordu ki... duymak istemedim."
Harry, Draco'yu kollarının arasına alıp başını göğsüne yasladı. Acısını içinde hissedebiliyordu.
"Sessizlik o kadar iyi geldi ki. Hakkımda söylenenleri duymadım, annemin çığlıklarını duymadım, hiçbir şey duymadım." Kafasını kaldırıp Harry'e baktı. "Bir süre sonra sessizlik sığınağım oldu. Alıştım."
"Peki neden hala bunu yapıyorsun kendine?" Harry'nin kafası karışmıştı. "Artık Londra'da değilsin, yeni bir hayatın var, her şey geride kaldı."
Draco tatsız bir gülümsemeyle ona baktı. "Her şey geride kaldıysa sen neden bunu yapıyorsun kendine?"
Harry sertçe yutkundu. Draco kendisini cezalandırıyordu.
"Yeniden duymayı hak etmiyorum Potter. En sevdiğim şarkıları yeniden dinleyebilmeyi hak etmiyorum, kuşların cıvıltısını duymayı hak etmiyorum. Kıyıya vuran dalgaları, yağan yağmuru, parkta oynayan çocukları, hatta Cassandra'yı bile duymayı hak etmiyorum."
Draco hak etmiyorum dedikçe Harry sinirleniyordu. Ağzını açıp konuşacaktı ki sarışın adam izin vermedi.
"Yıllardır hiçbir şeyi duymak istememiştim de aslında. Sadece senin sesini. Senin sesini duymak istedim."
Harry'nin şaşkınlıktan bir karış açılmış ağzı Draco'yu güldürdü. "Evet Potter, senin iğrenç sesini duymayı bu kadar isteyeceğimi hiç düşünmezdim."
Harry alayla güldü. Kalbi deli gibi atıyordu. Draco Malfoy onu bir gün öldürecekti. Sarışın adamı belinden tutup çekti ve sertçe dudaklarını birleştirdi. Draco'nun anlattığı şeyleri hazmetmesi ve mantıklı düşünmesi için zaman gerekiyordu, şimdi konuşsa saçmalayacağını biliyordu. Sert öpüşmeleri yumuşakça noktalanırken alnını onun alnına yasladı.
Harry'nin emin olduğu tek bir şey vardı: Draco'nun yeniden duymasını sağlayacaktı.
--------
geç olsun güç olmasın