Odamda oturmuş ders çalışıyordum. İlk birkaç saat zevk alsam da son bir saattir resmen acı çekiyordum. Odam savaş alanına dönmüştü. Annem burayı görseydi önce dağınıklığı görüp küçük çaplı bir kalp krizi geçirir, daha sonra ders çalıştığımı görünce duygulanıp meyve soyup getirirdi. Beynim sulanmıştı resmen. Kalemimi bırakıp ayağa kalktım. Bel fıtığı geçiriyor olabilirdim. Belim bilgisayar sandalyesine yapışmış olabilirdi. Gerindim ve hareket etmeye başladım. Kapım çalındı. İçeri Ceyda girdi. ''Ders çalışıyordun, sana meyve getireyim dedim,'' dedi. Evet, burada bir annem yoktu ama Ceyda vardı. Sırıttım ve ''Helal olsun be Ceyda!'' dedim. Gülerek tabağı masama koydu. Tabağı görünce göz devirdim. Soyulmuş elmayı elime aldım ve ''Ceyda kanki bu ne ?'' dedim. ''Elma,'' dedi sonunu uzatarak.
Elmadan eser yoktu. Kabuğunu soyayım diye komple elmayı soymuştu. ''Ben pek elma göremiyorum. Lütfen sen bir daha meyve soyma,'' dedim. Ardından ekledim. ''Hem vitamini kabuğundadır diye boşuna dememişler,'' dedim.
''Bir daha sana bir şey hazırlayan ne olsun!''
''Üff, tamam be! Niye böyle şık giyindin? Nereye?''
''Bir yere gidince mi şık giyiniliyor Melis?''
Düşündüm ve ''Evet?'' dedim. Evde oturmak için kalkıp makyaj yapmazdım. ''Doğru. Yağız'lara gidiyorum,'' dedi. Sırıttım ve ''Oooo, sizi evlendirelim biz ya,'' dedim. Göz devirdi ama yüzü kızarmıştı. ''Ceyda, allık sürmene gerek yok. Kızardın resmen domates gibi,'' dedim. Ceyda arkasını döndü ve ''Ben çıkıyorum,'' dedi. Arkasından gülerek bakarak ''Tamam, erken gelmek zorunda değilsin. Eğlen,'' dedim sırıtarak. Bugünkü Ceyda ile uğraşma kotamı da doldurmuştum. Çünkü en yakın kankilik bunu gerektirirdi.
Ne yapacağımı bilemeyerek etrafa baktım. Daha fazla ders çalışamayacaktım yoksa en sonunda kalemi kendime saplayarak intihar edecektim. Telefonum çalarken kim olduğuna bakmadan açtım. ''Efendim?'' dedim. Karşıdan bir gülme sesi geldi ve ''Efendin olduğunu bilmiyordum,'' dedi. Meriç'ti. Göz devirdim ve ''Bugün de bakıyorum boşsunuz,'' dedim.
''Seninle konuşunca böyle oluyor. Naparsın atsan atmaz satsan-''
''Satılır satılır. Letgo'yla satılır. Çek,yükle, mesaj at; Letgo ile kolay sat, Letgo.'' (Yemin ederim reklam falan yok gkkdkdkdkkd)
''Melis, Allah aşkına ne içtin yine?''
''Çikolatalı süt?''
''Neyliydi?''
''Meriç, mal mısın?''
Gerçekten hiç iyi değildik. Üniversiteye geçince her şey daha kolay olur sanıyorduk ama hiç de öyle değildi. Ve ders çalışmak niyetiyle oturduğum her zaman bizimkilerle buluşmakla bitiyordu. ''Ne oldu, niye aradın?'' dedim. ''Sevgilimi arayamaz mıyım?'' diye sordu. Uzun zaman geçse de ilişkimizin üstünden hala sevgilim dediğinde kalp çarpıntılarıma engel olamıyordum. Gülümsedim. ''Sadede gel Meriç,'' dedim. Meriç ''Sıkıldım ya, bir şeyler yapalım diye aradım,'' dedi. Hımladım ve ''Ders çalışabilirsin mesela,'' dedim. Eminim göz deviriyordur telefonun başında. ''Off Melis ya, ders dışında bir şeyler,'' dedi.
''Napalım bilmiyorum ki. Ceyda da Yağız'la buluştu,'' dedim. Güldü ve ''Biz de buluşalım o zaman,'' dedi. Hava bugün baya soğumuştu. Dışarı çıkma havamda değildim. ''Dışarı çıkasım yok,'' dedim.
''Sen gel bana,'' dedi. Düşündüm ve ''Tamam kapat geliyorum,'' dedim. Ayağa kalktım ve dolabımın önüne geçip ne giyeceğime karar verdim. Üzerime dar pantolon ve bluz geçirdikten sonra Converse'lerimi ayağıma geçirdim. Çantamı ve telefonuma yanıma aldım. Evden çıkıp kapıyı kilitledim. Apartmandan çıktıktan sonra otobüs durağına yürümeye başladım. İyi ki üzerime hırka almıştım yoksa akşam hipotermi falan geçirebilirdim. Birk iki dakika sonra otobüslerde sürünmek pek cazip gelmedi. Parama kıyıp taksiye binmeye karar verdim. Taksi durağı birkaç dakika mesafedeydi. Hızla yürüdüm ve taksilerden birine binip Meriç'in adresini verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliaht (Özel Bölümler)
FanfictionFiliz Puluç'un Veliaht kitabının fan-fiction devam kitabıdır. Kendi çapımda üçüncü ve son kitap diyebiliriz. Tamamen eğlence ve avuntu amacıyla... Veliaht özel bölümler sizlerle...