Not: Önceki bölümü okumadıysanız okuyunuz!
Geçmiş Bölümden...
"Ne oluyor ya?'' Dememe kalmadan ah diye bir inleme sesi duydum. Allah'ım ne olur düşündüğüm şey olmasın! Kapıya doğru depar attım. Olamaz! Karşılaşmak isteyeceğim en son şeyle karşılaşmıştım. Yerde yatan bir Barış, elini yumruk yapmış bir Meriç ve onu tutmaya çalışan bir Ceyda! Ben geldiğimde hepsi bana döndü. "Ne yapıyorsun Meriç?" diye fısıldadım.
Şaşkınca bir Meriç'e bir de Barış'a bakıyordum. Yok daha Batman! Meriç'in burada ne işi vardı? Barış neden yerdeydi? Taşlar yavaş yavaş yerine oturdu. Meriç'in beni kıskanması hoşuma giderken içimden sırıttım. Sonra Barış'a vurduğu gerçeği aklıma üşüşünce utançla dudağımı ısırdım. Diz çökerek Barış'ın yanına oturdum ve telaşla "İyi misin?" diye sordum. Gözleri beni bulurken "Sadece birkaç yumruk," dedi. Birkaç yumruk atmış olabilirdi ama burnundan ve ağzından kan akıyordu. Hadi ama! Sadece birkaç yumruğun etkisi bile çocuğu darmaduman etmişti. Benim yüzümden olmuştu. Beni şaşırtan şey Barış'ın karşılık vermemiş olmasıydı. Başka biri olsa çoktan karşılık vermişti. Elinden tuttum ve ona kalkmasında yardım ettim.
Meriç sinirli gözlerle bana baktı ve beni kolumdan çekerek yanına aldı. Kaşlarım çatıldı. "Meriç bırakır mısın? Yaptığın şaheseri temizleyeceğim," dedim. Gerçekten sinirlenmiştim. Tamam, kıskanması çok tatlıydı ama... Artık çevremdekilere zarar vermeyi bırakmalıydı. "Melis, hadi güzelim katil etme beni gidelim!" Dedi ve beni peşinden sürükledi. Bileğimi ondan kurtarmaya çalıştım ama nafile... Öküz yiyip yiyip kilo almıyordu. Nasıl bu kadar fit olmayı başarıyordu? Oysa öküz gibi ağırdı. Sinirle cırladım. Bilirsiniz cırlamayı severim. "Meriç çocuğa ne yaptığının farkında mısın? Çocuğun hiçbir suçu yoktu. Benim yüzümden etrafımdakilere zarar vermeyi bırak. Çünkü sen bunları her yaptığında bana da zarar veriyorsun. Bir dikenini de bana batırıyorsun," dedim.
Sinirle bana döndü ve o mükemmel çatık kaşlarını mümkünmüşcesine daha da çattı. Hadi ama bu kadar kusursuz olmamalıydı! Yoksa ona sinirli olamaz, tavır yapamazdım. "Kıskanıyorum kızım seni. Seni hiçbir erkeğin yanında görmek istemiyorum. Sivrisinek olsa bile... Sen benimsin. Her şeyinle... Başkasının yanında olamazsın," diye sinirle bağırdı. Bağırması ile yerimde sıçradım. İstemsizce gözlerim dolmuştu. Onu kırmak ya da onu üzmek istemiyordum. Çünkü malumunuz daha önce onun yanlış anlaması yüzünden neredeyse ayrılma derecesine kadar gelmiştik. Gerçi onda da benim suçum yoktu. Meriç bir hareketi yapmadan önce iki kere düşünen tiplerden değildi. Hoş böyle olması ona pahalıya patlıyordu her zaman. Şimdi olduğu gibi... Pişman olacağı şeyler yapıyordu. Her ne kadar onu kırmak istemesem de, ona tavır yapmak istemesem de beni bunlara yapmaya o zorluyordu.
"Meriç bana bağırma! Ben senin oyuncağın ya da süs köpeğin değilim. Her zaman yanında kalamam. Ya da bana her istediğini yaptıramazsın. Senin kölenmişim gibi davranmayı bırak. Emir dolu cümlelerini bana sarf etme. Her zaman düşünmeden hareket ediyorsun. Sinirin seni kontrol altına alıyor ve en kötüsü de sen buna göz göre göre izin veriyorsun. Her zaman beni kırıyorsun. Şimdi de o anlardan birindeyiz. Cam gibi olacaksın bu hayatta. Seni kıranı keseceksin derler ya... Karşımdaki Hande ya da başka biri olsaydı bunu ona çoktan ödetirdim. Ona zarar verirdim. Ruhen ve bedenen... Ama sana zarar vermiyorum. Her ne kadar sinirlensem de içimde öyle bir nifak tohumu yok," dedim.
Sinirle soludu. "Bakıyorum da başka erkekleri bana tercih etmeye başlıyoruz, ha? Onları savunuyorsun. Şimdiki aşaman ne? Onlarla mı sevgili olmak?" Dediğinde işte gerçekten kırıldım. Harbi kırıldım. Ceyda "Meriç-" diye uyarıcı tonda konuşunca elimi Ceyda'ya dur der gibi uzattım. "Bırak Ceyda. Konuşsun. Nasıl olsa konuşmanın sonunda ben olmayacağım," dedim ve devam ettim. "İşte o lafı etmeyecektin Meriç Keskin! O lafı etmeyecektin. Çocuk bizim yan komşumuzdu ve bugün benim yüzümden dayak yemişti. Ayrıca çocuk komşumuzmuş. Ben de hem bir merhaba hem de özür dilemek amaçlı kurabiye yapıp getirmiştim. Çocuğa bir kere daha mahcup oldum. Her şeyi bir kenara bırak, çocuğun benden hoşlanma ihtimali yok. Barış eşcinsel. Oldu mu? Bunları neden açıklıyorum ona gelirsek: bana güvenmeyerek ve beni kırarak bir kez daha yanlış yola saptın Meriç Keskin! Bunları anlattım çünkü bir kez daha pişman olacağını bil istedim. Sana ihanet etmediğimi bil istedim. Şimdi güvenmediğin ve kırdığın kızı yalnız bırakabilirsin Veliaht," dedim ve omzuna çarparak kapıda şaşkınca bizi izleyen Barış'ın evine adımladım. "Çok yanlış yaptın Meriç," diyen Ceyda da adımlarını buraya yönlendirdi. Kapıyı kapattık ve içeri girdik. Apartman fazlasıyla rahatsız olmuştu. Umarım daha fazla sorun çıkarmadan giderdi. Aslında çok fazla bağırmamıştık ama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliaht (Özel Bölümler)
FanfictionFiliz Puluç'un Veliaht kitabının fan-fiction devam kitabıdır. Kendi çapımda üçüncü ve son kitap diyebiliriz. Tamamen eğlence ve avuntu amacıyla... Veliaht özel bölümler sizlerle...