Yoğun istek üzerine Eda'nın çukura düştüğü bölüm sonrası...
Eda'nın yokluğunu fark edip gruplar halinde aramaya çıkan ekipten ayrılmıştı Serkan. İçi pişmanlık dolu ağlamamak için kendini sıkıyordu. Az önce ettikleri kavga Eda'yı ne kadar içten kırdığının bir kere daha göstergesiydi. Sağa sola bakınarak ilerlerken duyduğu dalga sesleri hızlanmasına sebep olmuştu Eda'nın denizi ne kadar sevdiğini karşısında nasıl rahatladığını çok iyi biliyordu. Önce uçurum kıyısında hızlı bir tur attı. Daha sonra geldiği yolu kullanmak yerine tepeden geri dönmeyi uygun görmüştü. Eda'nın yol olmayan çıkmaz yerlere girmek en büyük huyuydu sonuçta. Birkaç adım attıktan sonra önündeki çukuru son anda fark etmesiyle kendini geri çekti fakat maalesef ki Eda'nın bu kadar şanslı olmadığını o anda anladı. Eda kafasının etrafında kendi kanının oluşturduğu ufak göletin içinde kıpırdamadan yatıyordu. Serkan gördüğü manzara karşısında şoka uğrarken bir süre gördüğü görüntünün hayal mi gerçek mi olduğunu idrak etmeye çalıştı. Beyni 'gerçek' diye bağırırken kalbi 'hayır' diyordu. 'Gerçek olamaz. Eda bu halde olamaz. Acı çekemez.' diye bağırıyordu. Serkan Bolat gördüğü manzara karşısında aklını kaybetmek üzereydi. Eda'nın nefes alıp almadığına bakmalıydı. Başının kanayan kısmına baskı uygulamalı ve en yakın hastaneye gitmeliydi. Ama orada o çukurun başında öylece dikiliyor sevdiği kadını kaybetme ihtimaliyle sınanıyordu. ''Ya nefes almıyorsa? O zaman ne yapacaksın?' diye bağırıyordu beyni. Daha fazla dayanamadı bu manzaraya. Kendini çukura attığında oradan nasıl çıkacağını düşünmedi. Eda eğer şu anda ölmüşse burası bizim mezarımız olur dedi kendi kendine. Beni de buraya gömerler o andan itibaren. Titreyen elleriyle ve yavaş adımlarla Eda'ya yaklaştı. Görüş açısı fazlasıyla bulanıktı. Kendisi bile farkında olmadan göz yaşlarını döküyordu sevdiği kadın için. Eda'nın saçlarını yüzünden çektiğinde sol yanının tamamen kendi kanıyla kaplandığını gördü. Eli boynuna giderken tereddüt edip birkaç kere duraksadı. Tırnaklarını var gücüyle etine geçirip yaşanılanların gerçek olduğunu kavramaya çalıştı. Acı insanı kendi getirirdi sonuçta. Sonunda parmaklarının altında atan nabzı hissettiğinde kendini hıçkırıklarıyla beraber yere bıraktı. Eda'yı kucağına çekerek elleriyle yüzündeki kanı temizlerken ''Yaşıyorsun'' diye fısıldıyordu. ''Beni bırakmadın. Yaşıyorsun. Yaşıyorsun. Yaşayacaksın.'' Kendini inandırmak istercesine tekrar ediyor, ellerini tekrar tekrar Eda'nın boynuna götürüp yaşadığını kendisine kanıtlıyordu. En sonunda aklı başına geldiğinde derin bir nefes alarak elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Eda'yı kurtarması gerekiyordu. Üstündeki montu çıkartarak Eda'ya sardığında çukur kendisinin ve Eda'nın çıkamayacağı kadar yüksekti. Telefonunu çıkartarak Engin'i aradı. Kalan son sağlıklı süşünce kırıntılarını Eda'yı kurtarmak için kullanmalıydı. Derin bir nefes alarak aklını topladı ve telefon açıldığı anda ara vermeden konuşmaya başladı. ''Engin uçurumun orda tepenin hemen arkasında büyük bir çukur var. Eda'yla ordayız. Ambulans çağır. Gel al bizi. Eda iyi değil.'' diyerek telefonu kenara fırlattı. Engin'e konuşma şansı tanımadan tekrar Eda'yı sarmalamıştı. Şimdi yapması gereken Eda'yı sıcak tutmak, kanını durdurmak ve yanında olduğunu hissettirmekti. Bunun için Eda'nın bileğine bağladı fuları hızla çözerek başına bastırdığında düşmenin etkisiyle baya büyük bir yarık oluştuğunu fark etmişti. ''Güzelim buradayım. Birazdan çıkartacaklar bizi. iyi olacaksın sadece biraz daha dayan.'' diyerek saçlarını okşuyordu. Yerdeki kana bakmamaya gayret ederek tüm odağını Eda'ya çevirmişti. Fark etmeden gözlerinden kan yaşlar ve uzun zamandır titreyen elleri kontrolü kaybettiğinin kanıtıydı. Ama biliyordu ki kontrolü kaybetmemesi gerekiyordu. o yüzden dişlerini sıkarak beyninin ona oyun oynamasını engellemeye çalıştı. Eda'yı güvenli bir şekilde teslim etmeden kontrolü kaybedemezdi. Yine de insanların bağırmalarını ve ambulans sesini duyduğunda tepki veremeyecek kadar uyuşmuştu. Uçurumun başında birilerinin ağlayarak Eda'nın adını haykırdığını duyuyordu. Muhtemelen Ceren diye düşündü. Çünkü kulaklarındaki uğultu sesleri algılamasını engelliyordu. Sonra sağlık ekipleri çukura atlayarak Eda'yı kollarından çekmeye çalıştı. Odak noktasını kaybeden Serkan bir süre daha sıkı sıkı sarılarak bırakmadı Eda'yı. Yavaş yavaş kendine geldiğinde kollarını gevşetti. Kucağında Eda'nın sıcaklığının yerini alan soğukluk içinin titremesine neden oldu. Tam o sırada omzunda bir el hissetti. Engin destek olmak istercesine bir şeyler söylüyordu fakat Serkan sadece boş uğultular duyuyordu. Tek söylediği ''Eda'yı yalnız bırakamam.'' cümlesini farkında olmadan üç kere tekrarlamıştı. Engin Serkan'ın şoka girdiğini anladığında hızlıca sarstı Serkan'ı. O anda sesler netleşmeye başladı. Eda'yı sedyeye yatırmış yukarıya çekiyorlardı. Kollarından Pırıl ve Ferit'in tuttuğu Ceren Eda'nın adını sayıklayarak ağlıyordu. Bütün ekip herkes olanları izlerken Serkan her şeyin farkına o anda vardı. ''Engin Eda...'' diyerek arkadaşının omzuna dokunduğunda elindeki kanı fark etti. Şu anda dağılmanın sırası değil Serkan diyerek uçurumun başında çıkmaları için sarkıtılan iplerden birine tutunarak hızla kendini yukarıya çekti. Eda ambulansa bindirilmeden hızla damar yolu açılıp kontrolleri yapılırken Serkan Önce Ceren'e sarıldı. ''Ben onunla gideceğim Ceren. Eda'yı yalnız bırakamam.'' diyerek sedyenin yanına ulaştı ve Eda'nın elini sıkıca kavradı. Ambulanstaki görevliler gitmemiz gerek diyerek Eda'yı hemen ardından da Serkan'ı içeriye alarak hızlıca oradan uzaklaştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Çal Kapımı ONE-SHOT
FanfictionHerkese merhaba öncelikle. Bu kitaba dizideki çelişkiler ve hoşuma gitmeyen sahneler sonucunda başlama kararı aldım. Tek bölümlük hikayeler şeklinde yazmayı düşünüyorum şimdilik. Açtığım ilk bölüme ne tür sahneler görmek istersiniz yazın lütfen. Hep...