Duyan duymayana haber versin twitterda önerilsin mükemmel bir bölüm oldu.
Her şey birkaç ay önce Eda'nın kızlarının vücudunda minik minik morluklar bulmasıyla başlamıştı. Önce Gece'nin çok hareketli bir çocuk bağladılar bu durumu. Çocuktur düşer böyle böyle büyüyecek dediler. Sonra evdeki bakıcıyı suçladılar. Serkan minik kızlarının tek bir saç teline dünyayı yakacak adam ortalığı ayağa kaldırdı. Fakat sonuç yine değişmedi. En sonunda çareyi doktora gitmekte buldular. İşte o anda korkunç gerçek yüzlerine bir tokat gibi çarptı. Gözlerinden sakındıkları, ayağına taş değse dünyayı yakacakları kızları minik bedeninin içinde çok büyük bir savaş veriyordu. Uzun süre toparlanamadılar. Bütün hayatını umut etmek üzerine kuran Eda ilk defa umutsuzluğa düştü. Kocasının kolları arasında ilk defa hayatına isyan ederek ağladı. Serkan için de durum farklı değildi. Dik durmak ilk defa bu kadar ağır gelmişti ona. Eşi kollarında bütün gücünü ondan alırken kendini bırakmamak için çok çaba sarf etmişti. Kızlarının hastalıklarını öğrendiklerinden beri de dik duruyor ailesinin bütün yükünü omuzlarında taşıyordu. Ta ki o sabaha kadar.
Gece'nin hastalığı hiçbir tedaviye yanıt vermemişti. Serkan Eda ve kızları uzun süredir bir hastane odasında hayatlarını devam ettiriyorlar günden güne kızlarının gözlerinin önünde erimesini yaşlı gözlerle izliyorlardı. Serkan minik kızının yüzünü bir an olsun gülümsetebilmek için evdeki odasının bire bir aynısını hastaneye yaptırtmıştı. Ağzından çıkan her bir kelimeyi bir hazineymiş gibi dinliyor ne isterse anında olduruyordu. Gece uzun süredir hastalıkla savaşmaktan o kadar yorulmuştu ki, günün çoğunu uyuyarak geçirse de arada minik bedeninin el verdiğince kalkıp oyun oynuyordu. O anlar Eda ve Serkan için o kadar özeldi ki. Kızlarının yanından bir an olsun ayrılmıyorlardı. Tabiki bu durum en çok Gece'yi mutlu ediyordu. Ağrıları başlayana kadar etrafa gülücükler saçarak kısa süre de olsa hastalığını herkese unutturuyordu.
Yine kızlarını izleyerek uykusuz geçirdikleri bir gecenin sabahında minik kızları gözlerini son kez hayata açmıştı. Eda kokusunu uzunca içine çekerek yanağına bol bol öpücük kondurmuş Serkan bir şeyler yemesi için yatağını hafifçe kaldırmıştı. Gece ise anne ve babasının elini tutarak kendi ellerinin üzerine kenetlemiş gülümsüyordu. "Anne biliyor musun sen dünyanın en iyi annesinin." dedi Eda'nın gözlerinin içine bakarak ve babasına dönüp devam etti. "Babacım sende dünyanın en iyi babasının. Ben hasta olduğumu biliyorum anne. Siz çok üzülüyorsunuz onu da biliyorum. Benden saklamaya çalışıyorsunuz ama ben senin her gece ağladığını duyabiliyorum. Hem ben üzülmüyorum ki. Ölen insanlar melek oluyorlarmış, sevdikleriyle beraber ne isterlerse yapabiliyorlarmış. Canları da hiç acımıyormuş. Melo demişti ki anne senin annen ve baban da melek olmuşlar. O zaman melek olmak çok güzel bir şey. Neden üzülüyorsunuz ki. Ben melek olmak istiyorum." demişti. Eda gözlerinden süzülen yaşları engelleyemezken minik kızlarının bir melek olma ihtimalini bile düşünemiyordu. Serkan ise gerçeği kabullenmekten çok uzaktı. "Gece bir daha asla böyle konuşmuyorsun kızım. Sen ben annen biz çok mutlu bir hayat süreceğiz tamam mı benim prensesim? Daha gideceğimiz o kadar çok yer var ki. Beraber Artemis tapınağına gideceğiz, orada bu sefer üçümüz yıldızları izleyeceğiz, sonra İtalya ya gideceğiz senin ve annenin o çok sevdiğiniz çiçek bahçelerinde gezeceğiz, en güzel dondurmalardan yiyeceğiz sonra beraber evler tasarlayacağız, sen çok istediğin gibi mimar olacaksın bizde seni gururla izleyeceğiz.. O yüzden bir daha asla melek olmak istediğini söylemeyeceksin babacım anlaştık mı?" dediğinde minik kızlarının alnına bir öpücük bırakmıştı. Bununla birlikte Gece'nin gözleri yavaşça kapanıp kafası yastıktan aşağıya kaydığında ve annesinin sıkı sıkı tuttuğu elini bıraktığında iki aşık için de zaman durmuştu. Eda "Gece!" diye feryat ederek yerinden fırlamış kızlarının minicik yüzünü avuçlarının arasına almış minik bebeğini uyandırmak için yanaklarına öpücükler konduruyordu. Serkan acı gerçekle yüzleşmekten kaçarcasına kafasını iki yana sallayarak odada volta atarken "Hayır, hayır, hayır..." diye sayıklıyordu. Eda'nın naif dokunuşlarına alamadığı tepkiler sonucunda yaşlı gözlerini Serkan'a çevirmiş "Serkan bir şey yap, yalvarırım bir şey yap, uyanmıyor Gece. Serkan kızım uyanmıyor, kızımız uyanmıyor Serkan. Bir şey yap kurtar onu! Hayır ölemez o, Benim minik kızım ölemez." diyerek kendi kendine sayıklıyor bir yandan da eşine yalvarıyordu. Acı gerçekle yavaş yavaş yüzleşmeye başladıklarında ilk feryat Eda'dan gelmişti. Bir annenin acı feryadı bütün hastane koridorlarında yankılanırken Serkan önce Gece'yi hemen ardından da Eda'yı kucağına çekmiş sımsıkı sarılmıştı. Odaya giren doktorları duymuyor, kendilerini sakinleştirmeye çalışan kimseye tepki vermeden dudaklarını kızlarının ipek saçlarının olması gereken başına bastırmış fısıldıyordu. "Sen zaten benim meleğimdin neden kızım neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Çal Kapımı ONE-SHOT
FanfictionHerkese merhaba öncelikle. Bu kitaba dizideki çelişkiler ve hoşuma gitmeyen sahneler sonucunda başlama kararı aldım. Tek bölümlük hikayeler şeklinde yazmayı düşünüyorum şimdilik. Açtığım ilk bölüme ne tür sahneler görmek istersiniz yazın lütfen. Hep...