O çok çok çok istenen 2 yıl sonraki kavuşma bölümüyle karşınızdayım.
Serkan birkaç saatlik uykusundan gözüne giren güneş ışınlarıyla uyanmıştı. Sıkıntıyla nefesini vererek nasıl geldiğine emin olamadığı yatağından kalkarak banyoya yönelmişti. Aynaya attığı kısa bir bakış sonrasında kendine gelmek için yüzüne birkaç kere buz gibi suyu çarpmıştı. Bu hareket az da olsa uykusunu açıp dün gece fazla kaçırdığı içkinin zihin bulanıklığını gidermişti. yönünü bu sefer de giyinme odasına çevirdiğinde her zamanki gibi siyah takımlarından birini üzerine geçirerek hızlıca alt kata inmişti. İlk iş olarak kahve makinasını çalıştırdıktan sonra eline aldığı sürahiyle Eda'dan geriye kalan çiçekleri sulamaya başladığında bazılarıyla da konuşuyordu. İki yıl önce birisi çiçeklerle konuşacağını söylese karşısındakine garip garip bakardı fakat bu iki yılda çok şey değişmişti. Serkan Bolat ruhunu Eda'dan sonra bir tek onun bıraktığı emanetlerine açmış, hepsiyle teker teker özenle ilgilenmişti. Evindeki her çiçeğin neye ihtiyacı olduğunu artık biliyordu. Hangi çiçeğin sabah güneşini hangi çiçeğin akşam güneşini sevdiğini, ne kadar süre güneş alırlarsa yapraklarının sararacağını, yazın güneşin etkisiyle kışın güneşin etkisinin farklı olduğunu, ne zaman sulanırlarsa en güzel çiçekleri açıp en gür yaprakları çıkarttıklarını, topraklarının ne zaman değişmesi gerektiğini... Eda gittiğinden beri bütün çiçekleri Eda'nın yerine koymuştu. Canını sıkan, onu üzen ya da mutlu eden ne varsa çiçeklere fısıldamıştı. Kahve makinasının sesi boş evde yankılandığında "Yine ve yeniden zamanlamam harika. Şimdi siz suyunuzla beslenirken bende kahvemi içerek enerji depolayacağım. Sonra da bu çizimler.. evet buradaymış ne kadar dağınık çalışmışım.. bunları çizdiğimi bile hatırlamıyorum ama güzel olmuş.. evet hepsini dosyalıyoruz.. çıkabilirim artık." diyerek kahvesini tek seferde içerek evden montunu ve dosyalarını alarak çıkmıştı.
Arabasının üstünü açarak deniz kenarından hafif bir müzik eşliğinde şirkete ulaştığında kapıdaki güvenliğe "Günaydın Ömer." diyerek anahtarları fırlatmış şirket kapısından girdiğinde danışmada duran kızlara "Günaydın hanımlar." diye seslenmiş ve ortak alana girdiğinde "Günaydın arkadaşlar. Leyla saçların çok hoş olmuş. Odama geçiyorum. Engin geldiğinde yanıma uğrasın projenin çizimleri bitti. Bir de Pırıl bu gün gelirse dün biten projenin çizimlerini verirsin." demişti. Leyla gülümseyerek "Peki Serkan Bey." diye arkasından bağırdığında Serkan odasına girmiş montunu koltuğunun arkasına astığında hiç vakit kaybetmeden önce terasta Eda'nın özenle diktiği gülleri sulamıştı. Eda gittiğinden beri fidesi ne kadar büyüse de tek bir çiçek bile vermeyen gül bu kış ayına inat minik bir tomurcuk açmıştı. Serkan gülümseyerek hafif hafif tomurcuğu okşarken "Belki de bir mucize olur." diyerek derince bir iç çekip kalan suyu diğer çiçeklere paylaştırarak bilgisayarının başına oturmuştu. Aklındaki düşünceleri bir tek çalışarak susturabiliyordu. Bu yüzden en iyi bildiği işi yaparak çizimlerine geri dönmüştü. Bu iki yılda Eda'nın gitmesinin ardından herkes Serkan'ın eskisi gibi robot olmasından hatta daha da kötü olmasından çok korkuyordu. Özellikle Aydan ve Engin. Biri oğlunun diğeri ise en yakın arkadaşının yaşamı sevmişken kaybetmesine ve tam tekrar bulmuşken tekrar kaybetmesine dayanamayacağını düşünüyorlardı. Ama Serkan herkesi şaşırtarak Eda gittikten sonra Eda'nın hayat enerjisini kendi üstüne almıştı. Çünkü burada Eda'yı seven herkesi Eda'dan mahrum bırakan kendisiydi ve bir de bütün suç kendindeyken insanların karşısına geçip somurtamazdı. Evet Eda'nın gidişi canını yakmıştı. Kendine olan bütün öfkesi gün yüzüne çıkmıştı ama kendiyle kalıp düşündüğünde Eda'nın da bunu istemeyeceğini biliyordu. Sırf bunun için hayata farklı bir gözle bakma kararı almıştı. Ayrıca Eda bir gün geri dönerse insanlar ona sinirli ve robot Serkan Bolat'ın geri döndüğünü söylerlerse ve Eda'nın da kendini sorumlu tutacağını ve içten içe kendine kızacağını çok iyi biliyordu. İşte bu yüzden dışarıda hayatı seviyorum maskesi takınmıştı. Çok da uğraşmasına gerek kalmamıştı aslında. Zihninin her bir köşesi Eda'nın hareketleriyle doluyken sadece yaptıklarını tekrarlıyordu. Bir yerden sonra çiçeklerle konuşmanın iyi geldiğini fark etmişti. Eda'yı üzmemek için değil kendisi için bu rutinlere devam etmişti. Bütün gün ofiste gayet enerjik ve iş odaklı olsa da asıl sorun koskoca evde tek başına kaldığında oluyordu. Akşam eskiden Eda'yla beraber kaldıkları, onlarca anıları olan o eve girdiğinde işin içinden çıkamayacak gibi oluyordu. Bazı geceler ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar yorgun olursa olsun uyuyamıyordu. İşte o zaman eline içkisini alıp kendini terasta buluyor Eda Yıldız'ı izleyerek birazcık da olsa mutlu olacak bir şeyler yaratıyordu kendine. Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi gerekiyordu insanları iyi olduğuna inandırabilmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Çal Kapımı ONE-SHOT
FanficHerkese merhaba öncelikle. Bu kitaba dizideki çelişkiler ve hoşuma gitmeyen sahneler sonucunda başlama kararı aldım. Tek bölümlük hikayeler şeklinde yazmayı düşünüyorum şimdilik. Açtığım ilk bölüme ne tür sahneler görmek istersiniz yazın lütfen. Hep...