Bölümü erken atmak istedim.
Bu bölümde Gamze ve Musab arasında geçen olayı anlatacağım.
Küçük bir not
Hikayeye koyduğum hiçbir karakter gelişigüzel değildir. Gamze'nin adını unutmayın, hani lazım olur diye :)____________________________________________
Mesajı çektikten sonra ilerlemeye devam ettiler, Musab içinde bilmediği bir sıkıntı hissediyordu. Bulutlar bir araya toplanmış felaket tablosu oluşturmuştu gökyüzünde. Zaten biraz sonra anlayacaktı. Gamze daha hızlı olmalıyız dedi. Ne kadar kolaymış meğer birilerini yakmak. Bazen... Şiirler insanları yakmak için yazılır. Ama bazende... Şiir yazmak için insanlar yakılır... Ne insan yanmadan şiir olur, ne de şiir olmadan insan yanar... İşte bu yüzden yanmalıydı Musab. Bir gün... Saye ağlayarak onu yazabilsin diye...
Biraz daha ilerledikten sonra evler azalmaya başladı, biraz ıssızdı buralar. Tıpkı çöller gibi... Tıpkı denizler gibi. Musab içinde biriken endişeyi dışa vurmak istercesine gökyüzüne baktı. İleride bir kaç apartman ve kömürlüğe benzer bir yapı vardı. Aslında kömürlükten çok kulübeye benziyordu. Gamze ise çok rahat görünüyordu. Bir anda durdu.
"Musab, bak. Bu ilerideki kulübe var ya, işte orada bekleyecekmiş. Ben çok korkuyorum." Musab kafasını çevirip ağır ağır süzdü kulübeyi. Gözlerini kulübeden çevirmeden konuştu.
"Korkma. Gidelim."
Gamze başıyla onaylar gibi bir hareket yaptı ve Musab'ı takip etmeye başladı. Biraz sonra Gamze kulübenin önüne gelince bekledi. Ve yavaşça kapıyı araladı. İçerisi hem dar hem de karanlıktı. Tek ışık kaynağı ise iki dar pencereden süzülen güneşti. Genel olarak boş denebilirdi. Musab içeri girdi hemen ardından da Gamze. Musab içeriyi incelemeye başladı, ama kimse yoktu. Gamzeye bakmadan ve etrafı incelemeye devam ederek konuştu,
"Kimse yok ?" Demeden arkasından gelen kapı kilitleme sesi onu ürküttü. Gamze kapıyı kilitleyip anahtarı küçük pencereden dışarıya attı. Musab ne yapıyorsun der gibi baktı. Ama gamze gülüyordu. İşte şimdi korkmak için çok iyi bir zamandı.
"Ne kadar safsın Musab." Dedi ve üstündeki kıyafeti yırtmaya başladı, sonra saçlarını açıp dağıttı, ellerini yere sürüp yüzünü gözünü toz yaptı. Sonra yerden bir avuç kum alıp Musab'a fırlattı. Musab çok sinirlendi.
"Lan. Ne yapmaya çalışıyorsun kızım sen ? Kandırdın beni."
"Ha şunu bileydin Musapçım."
"Sen bittin kızım." Dedi Musab nefretle.
"Görelim bakalım kim bitti."
Gamze kıyafetlerinin neredeyse tamamını yırtmıştı, yere oturdu ve bağırmaya başladı. Sesi o kadar yüksek çıkıyordu ki...
"İmdaaaat ! Yardım ediiiin ! Tecavüz ediyorlaaaar ! İmdaaaaat !" Musab olduğu yerde kaldı. Neydi şimdi bu ? Şaka mıydı ? Musab bi an dehşete kapıldı.
"Ne saçmalıyorsun kızım sen ? Ne tecavüzü ? Bana bak kızım seni mehvederim." Gamze hala durmadan bağırıyordu. Ve tam o sırada kapıya birileri gelip bağırmaya başladı.
"Dayan Gamze seni kurtaracağız o pislikten." Zaten Gamze dışarıya anahtarı attığı için içeriye girmekte pek zorlanmadılar. Birden kapı büyük bir gürültü ile açıldı. İçeriye bir kaç kişi girip Gamzeyi sırtladılar. Ama bunlar tanıdıktı. Musab'ın okulundandılar. Musab nasıl bir oyunun içine düşmüştü böyle ? Gamze ağlamaya başladı. Oradan biri sordu.
"Gamze bir şey yaptı mı sana ?" Gamze evet anlamında başını salladı. Tiksintiyle baktı Musab Gamzeye.
"Hayır yalan söylüyor. Kandırdı beni." Ama Musab'a inanmıyorlardı tabi. Hepsi bir planmış. İçlerinden biri Musab'ın üstüne yürüdü ama Musab'a dokunamadı. O cesareti gösteremedi. Gamzeyi apar topar alıp götürdüler. Nereye götürdüklerinden Musab'ın haberi yoktu. Sadece büyük bir şok içindeydi. Musab'ın o kıza tecavüz ettiğini söyleyip duruyorlardı. Ama hayır. Musab öyle bir şey yapmamıştı. Ve asla yapmazdı. Ama... ama... bu... resmen iftiraydı. Musab ne yapacağını bilmeden koşa koşa gitti yurda. Yol boyunca kafasında bir sürü korkunç senaryo kurdu, ölesiye korkmuştu. Çünkü hayata dair hiç bir şeye hazır değildi. Yurda girince geç kalmadığını farketti. Bu iyiydi. Ama nefes nefeseydi diğerlerinin aksine. Kerim Musab'ı arıyordu o sırada. Gözleri buluşunca birbirlerine doğru gelmeye başladılar. Sanki harekete geçirilmişlerdi. Kerim bir şeyler olduğunu anlamıştı. Acaba neyi vardı ? Musab kendini daha fazla tutamayıp Kerim'e sarıldı. Biraz öyle kaldılar. Kerim Musab'a ne olduğunu sordu. Musab anlatınca Kerim donup kaldı. Zaten başka bir tepki vermesi imkan dahilinde değildi. Ve titrek bir sesle konuşmaya başladı. Deli gibi bakıyordu Musab'a.
"Lan Musab, oğlum. Bak burnuma çok kötü kokular gelmeye başladı. Hocaya falan anlatsak olmaz mı ?"
"Olmaz Kerim. Okuldan kaçtığımı bilmesinler." Musab sağlıklı düşünemiyordu.
"Ne kaçması oğlum. Ya iftira atarlarsa."
"Attılar oğlum zaten." Dedi Musab bıkkınlıkla.
"E o zaman?" Musab cevap vermeyip düşünmeye başladı. Kafası çok karışmıştı. İlk kez böyle bir durumla karşılaşmıştı. Zaten akşam olmuş. Uyuma zamanı yaklaşmıştı. Artık bu gün yapacak bir şey yoktu. Çoktan çaresizlik Musab'ı kollamaya gelmişti. İnsanlar için dinlenme vaktiydi. Ama Musab için değil. Çünkü düşünceleri ve endişeleri onu bırakmamıştı. Onu anlayabiliyorum. Göğsün daralırken uyumak zordur... Ama çözümümde var. Ve bu çözüm, kemdimce değil. Herkes için bir çözüm. Ama anlatsam dinlemeyeceklerini biliyorum. Tabi bahsettiğim bu çözüm aklınıza gelebilecek her türlü sorunu çözüyor. İddia ediyorum, hiç bir sorununuz kalmayacak. Ben anlatmak için dinleyen insanlar bekleyeceğim. Sonra sağır sultana bağıracağım son nefesime kadar. Bazı şeyler çok basittir, ama insanlar ahmaktır. Bazı şeyler zorunludur, ama insanlar ahmaktır. İstisnalar var tabi, ama istisnalar kaideyi bozmaz. Saçmalık insanların kafasına göre yaşamasıdır, sonsuz aciz insan sonsuza muhtaçtır.
Musab'ın içinde çok büyük bir korku vardı. Sonuçta kimsesizdi. Öldürülse bile, arkasını arayacak kimse yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYHA (Ara Verildi )
Novela Juvenil"Klasik" bir kitap değil, deli kafamın ürünü. (Ara verildi eğer beğeni gelirse devam edicek yazar notu. 27/06/22)