-30-

1K 68 51
                                    


Kota Furuya

Yine güzel bir oyun sergilediğimiz bir maçın ardından tekrardan evlere dağılma vakti gelmişti. Nedense çevreme bakındığımda tanıdık bir sima görmekte güçlük çekmiş, hayatımda daha önce hiç rastlamadığım, buna rağmen bizim için var gücüyle tezahürat yapmış bir gurup yabancının arasında kalmıştım. Ne kardeşlerimden birine ne kaptana ne de kızlara rastlamıştım. Adeta maç biter bitmez hepsi son sürat kaçarak ortadan kaybolmuşlardı.

Omuzlarımı silkip zaten yürüme mesafesinde olan evimin yolunu tutacağım esnada koçun sesini işitmemle arkama döndüm:

"Tebrikler, yine her zamanki gibi mükemmel bir iş çıkardınız." Onun ağzından bu cümleleri duymak beni gururlandırmıştı. En iyisi olduğumu bilmeme rağmen bu adamın beni onaylaması bir şekilde benim için çok anlamlı ve özel oluyordu.

Kaşlarını kaldırıp mimikleriyle bir kenarda kümelenmiş halde sinir küpüne dönmüş rakip takımın oyuncuları işaret etti:

"Şunlara dönüp bir baksana. Kaybetmeyi, üstelik de böyle bir skorla hezimete uğramayı pek iyi karşılamadılar. Üstesinden rahat gelebileceklerini zannetmiyorum. Galiba bugün hem bir maç hem de birkaç düşman kazandınız Kota." dedi alaycı bir ses tonuyla. Koçun kendi çapındaki, zaman zaman komik olmayan esprilerini bile ne kadar özlediğimin farkına varmıştım.

Bana diğerlerinin nerede olduğunu sorduğunda herkesin ne oldu da aniden dağıldığını bilmediğimi açıkladım. Üstelik kimse bana haber verme ya da tebrik etme tenezzülünde bile bulunmamıştı. Etrafta görebildiğim tek tanıdık isim Han'dı.

Han'ın Leon'la arkadaş olmasına rağmen, kendi halinde takılan, etliye sütlüye fazla karışmayan bir yapıya sahip olması ona ısınmamı kolaylaştırmıştı. Geçinilmesi son derece kolay bir insan olduğundan bana fazla efor sarf etmiyor, bu da insanlarla iletişim kurma konusunda pek hevesli olmayan benim işime geliyordu.

Koç Han'ı da yanımıza çağırarak sohbete dahil etti. Açıkçası ikisinin iyi anlaştığını ve Han'ın Koç Hanashima'yı bizim benimsediğimiz gibi benimsediğini görmek beni mutlu etmişti. Han tam anlamıyla bizden birisi haline geliyordu. Bu da eski Predators'un o enerjisini tekrar yakalamak ve keyif aldığımız o güzel futbol oyununa tekrardan kavuşmak demekti.

Öte yandan Leon isimli bir gerçeğin varlığı bu hedefe olan emin adımlarımızın önüne taş koyuyordu. Leon, abartısız bir biçimde Yunan mitolojisindeki Savaş Tanrısı Ares'in yeryüzüne inmiş halinden farksızdı.

"Onunla iyi geçinmeyi gerçekten denediğine inanmıyorum Kota." dedi koç aniden. İşittiğim cünlenin ardından irkilmiştim.

Konuştuğumuz konunun Leon ile uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen nasıl ona değinebilnişti? Koç adeta zihnimden geçenleri kelimesine kelimesine okumuş gibi bir anda lafı doğrudan o sarı belaya getirmişti:

"Bliyorum sen pek, insan seven tarzda birisi değilsin. Dolayısıyla da insanlaral iyi geçinmek adına herhangi bir çaba sarf etmezsin." Demesinin üzeririne koça tamamlama fırsatı vermeden gayet tepkisiz bir şekilde:

"Doğru, herkes Han gibi kendiliğinden anlaşması kolay ve eforsuz olmadığı sürece de kimse için kılımı kıpırdatmayacağım." diye ekledim. Ardından da devam edebilmesi için susarak mataramdaki sudan bir yudum aldım.

Han, kendinden aniden bahsedilmesi üzerine yalnızca başını eğip gülümsemekle yetindi. Bu nerden geldiği belli olmayan iltifatın üzerine neye uğradığını şaşırmıştı.

Victory Kickoff: Yeniden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin