-49-

716 44 102
                                    


Erika Takatou

Saçımı yapmam saatlerimi almıştı. Makyaj, Reika olmasa katiyen alışkın olacağım türden bir şey değildi. Kıyafet seçmeye gelince ise son birkaç yıl dışında hiçbir zaman giyimine özen gösteren birisi olmamış, dolabımda bulunan onca sportif ve içinde kendimi konforlu hissettiğim kıyafetlerden elime ilk geleni alan bir kız olmuştum.

Şimdi farkına vardım da, dolabımda gerçekten de giyecek doğru dürüst hiçbir şey yoktu. O esnada aklım Reika'nın evine gittiğimizde onun dolabındaki tüm diğer kıyafetlere takıldı. Cidden öylesine zengin bir gardıroba sahipti ki bir giydiğini başka bir gün giymeyecek cinsten fazla çeşite sahipti. Aynı zamanda da son derece tarz giyinen, genellikle pastel ve açık renklerde tarifsiz bir zarafet örneği oluşturan bir moda ikonuydu. Tercih ettiğimiz kıyafet stillerine gelinince tarzlarımız her ne kadar birbirinden farklı olsa da bazen Reika'nın giyimine oldukça imrenirdim.

Bütün odamı savaş alanına çevirmemin ve sayısız kıyafet denememin ardından sonunda tam olarak içime sinmese de beğenimi kazanan bir kombin yapmayı becermiştim.

Kış ayı yavaş yavaş sona ermekteydi ve civardaki bütün karların erimesinin ardından ağaçlar yavaş yavaş çiçeklerini açmaya başlamışlardı bile. Ancak etraf hala oldukça serindi. Bunu göz önünde bulundurarak üstüme açık mavi, omuz kısmında fırfır detayları olan, yakasında minik çiçek motiflerine sahip şirin ve ferah gözüken bir bluz giymemin ardından üstüme bir kot ceket attım.

Yine ceketimle uyumlu bir kot etek tercih etmemin ardından ayağıma giyeceğim ayakkabıların da bağcıklı olmasının fazla spor kaçacağını düşünüp akşam bir restorana gittiğimizi göz önünde bulundurarak tercihimi babetlerimden yana kullandım.

Çıkmadan önce aynaya baktığımda kendimi ilk defa bu kadar özenilmiş, özen gösterilmiş bir şekilde gördüğümü düşünüp mutlu oldum. Genel olarak, içimdeki heyecanı bastıramıyordum. Gülümsememeye çalıştığım halde çenem kasılıyor, otuz iki dişimi birden açığa vurmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.

Tam o esnada aynadaki yansımam birdenbire bana dönüp:

"Bu heyecanının nedeni ilk kez birisiyle buluşmaya gidiyor olman mı? Yoksa spesifik olarak Ouzou'ya karşı beslediğin hisler mi?" dedi.

İrkilerek gözlerimi ovuşturdum. Herhalde birkaç saniyeliğine bir vizyon gördüm diye düşündüm. Aynadaki yansımamın ciddi ciddi dile gelip benimle konuşuyor olmasının imkânı yok diye düşünerek gördüğüm bu halüsinasyonu yorgunluğuma vurup tekrardan hiçbir şey olmamışçasına saçımı düzeltmeye devam ettim.

"Hey, seninle konuşuyorum! Soruma cevap versene!" dedi bir kez daha bizzat kendi yansımam.

Bu sefer iyice ödüm kopmuştu. Çığlık atarak gerisin geriye yere kapaklandım. Bu gördüklerimin geçek olması mümkün değildi. Ancak ben yere kapaklanmama rağmen aynadaki yansımam elini beline koymuş dimdik ayakta bana bakıyordu. Hareket ediyordu, hem de benden bağımsız bir biçimde. Bu tüylerimi diken diken etmişti.

"Neyse aptal kız, ben sana cevabını vereyim. Sen onu kullanıyorsun, kendini mutlu etmek için bir uğraş olarak görüp kafanı meşgul etmesini sağlıyorsun hepsi bu. Ondan cidden hoşlandığın falan yok. Onun sana olan ilgisinden hoşlanıyorsun, seni Aoto'yu düşünmene gerek olmamasına itmesinden hoşlanıyorsun. Bu sayede zihnin rahatken gönlünden geçeni yapıyorsun değil mi?" dedi bir kez daha yansımam.

Korkudan ve şaşkınlıktan her yerim titremekteydi. Dizlerimin bağı öylesine çözülmüştü ki düştüğüm yerden tekrar ayağa kalkamıyordum bile. Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi tüm o söylediği korkunç şeyleri işittikçe iyice alt üst olmuş, ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim.

Victory Kickoff: Yeniden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin