-33-

827 60 53
                                    


Han Kakashi

"Beni kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim." dedi elinde ikimiz için getirdiği kahve kupalarını yavaşça masaya bırakırken. Uzun kahverengi saçlarını kulaklarının arkasına atarak çektiği sandalyeye oturdu. Ben de bu sırada çantamdan yanımda getirdiğim kitapları çıkardım.

"Buranın bu kadar sessiz ve sakin olmasını seviyorum. Çalışmak için en iyi mekanlardan birisi." dedi. Başımı sallayarak onu onayladım.

"Sana katılıyorum, tıpkı bir kütüphanede çalışmak gibi. Tek farkı çalışırken bir şeyler atıştırabiliyor olman ki bu da bizim için bir artı." dedim ve kahve kupasının yanında ikram edilen bisküvilerden birisini ağzıma attım.

Günlerden pazardı ve Noel kutlamaları henüz bittiğinden ötürü insanlar bütün ilgisini birkaç gün içerisinde gerçekleşecek olan Yeni Yıl kutlamalarına çevirmişti. Erika o sabah beni arayıp sakıncası yoksa ona edebiyat sınavından önce derslerini çalışmasında yardımcı olup olamayacağımı sormuştu. Ondan bir yaş büyük olmamdan ötürü işledikleri konulara zaten hakimdim ve geçen yıl onun şu anda girdiği sınavlardan oldukça yüksek notlar elde etmiştim.

"Tıkınarak ders çalışmak mı en sevdiğim." dedi. Kocaman kahverengi gözleriyle masanın ortasında duran atıştırma tabağına baktığında ağzı sulanıyordu.

Erika hakkında söyleyebileceğim şeylerden birisi kız erkek fark etmeksizin gerçekten de gördüğüm en hızlı oyunculardan birisi olduğuydu. Zamanla sahada panik olup tekniğe fazla odaklandığından önüne gelen fırsatları kaçırsa bile hızı ve kusursuz çalımlarıyla bu açığını gayet rahatlıkla kapatabiliyordu.

O gün Erika'nın geçen beş yıl boyunca bir parçası olduğu Rosa takımı ile oynarken ve rakiplerinin kaleciliğini yaparken sahadaki herkesi gözlemleme fırsatım olmuştu. Şunu rahatlıkla dile getirebilirim ki Erika Rosa'ya girmek adına çok sıkı bir çaba sarf etmiş olsa dahi takımın mevcut oyuncularının hepsinden daha iyiydi. Tecrübe kazandıkça da daha iyi olmaya devam edecekti.

Kaleci onlamanın avantajlarından birisi de herkesi maç boyunca mükemmel bir açıdan gözlemleyebiliyor oluşumdur. Bu sayede saha içinde iyi bir görüş açısına sahip olmadıklarından ötürü birbirlerine dikkat etmeyen oyuncuları rahatlıkla uyarabiliyor ve rakibin açıklarını bizimkilere bildirebiliyordum.

"Hey baksana..." dedi gözünün önüne gelen saç tutamlarını hışımla geriye atıp kahvesinden bir yudum aldı. "Leon, sanki bizim çocuklarla iyi anlaşmaya başladı gibi. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?" dedi. Nihayet takım içindeki huzurun sağlanmaya başlamış olması onu pek bir mutlu etmişe benziyordu.

Kollarımı bağlayıp arkama doğru yaslandım:

"Henüz kesin bir şey söylemek istemem. Sonuçta bahsettiğimiz insan Leon, herkesle kolay kolay geçinebilen birisi sayılmaz. Ama ortak amaçları ve hedefleri doğrultusundan da gururunu bir kenara bırakarak iş birliği yapmaktan da kaçınmaz. Bazen inadı her şeyin önüne geçse dahi özünde çok zeki birisidir ve kuyruğuna basılmadığı müddetçe zekasını oyununa yansıtmada sıkıntı yaşamaz." dedim. Erika güldü:

"Bu gerçekten de çok komik. Şu anda aynı Kota'yı tarif ediyorsun. O da herkesle anlaşabilen bir tip değildir. Hatta insanlarla iletişim kurmaktan da mümkün olduğunca kaçınır. Bazen fazla inatçı davranır ve bu durum gözünü kör eder ama ne olursa olsun kazanmaya giden yolda gururundan ödün vererek kendi ve takımın çıkarı için ne gerekiyorsa onu yapar."

Erika çok doğru bir noktaya değinmişti. İkisinin başından beri anlaşamamasının tek nedeni aslında birbirlerinin tamamen birer kopyası oluşlarıydı. Her ne kadar ikisi de bunu inkâr etse de sonuna kadar aynı davrandıkları müddetçe ortak bir yol bulmaları mümkün olmayacaktı.

Victory Kickoff: Yeniden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin