-16-

1.2K 83 74
                                    


Reika Saionji

Eylül ayının ortalarına doğru nihayet okula gitme sezonu açılmıştı. Okulumu severdim. Eskiden fazla arkadaşım yoktu fakat futbol oynamaya başlamamın ve özgüvenimin artmaya başlamasının ardından çevreme birçok insan toplamaya eğilimli olmuştum. Ancak bunların hiçbirinin benim için bir önemi yoktu. Shou ve Erika yanımda olduğu süre zarfında başkalarının varlığına pek fazla ihtiyaç duymuyordum.

O gün kafamı toplayıp doğru düzgün hiçbir derse konsantre olamadım. Gün boyunca camdan dışarıyı izleyip kuruyan ağaç yapraklarının çatırtılar eşliğinde dallarından kopup meltem sayesinde sürüklenmelerini ve havada daireler çizerek yere düşmelerini izlemiştim. Odaklandığım zaman seslerini dahi işitebiliyordum. Kesinlikle huzur vericiydi. Aklım hep bir karış havada, başka yerlerdeydi. Onu düşünüyordum. O aksi, asabi, agresif, gerekmedikçe konuşmayan hatta gerektiğinde bile yalnızca kafa sallamakla ya da bir iki kelime söylemekle yetinen çocuğun o gün ağzından çıkan lafları tek tek düşünüyordum. Daha önce hiç kimse bunların tekini bile dememişti bana. Bir insan üzerinde bu kadar etkim olduğunu öğrenmek benim için paha biçilemez bir duyguydu. Hele ki bu insan en başından beri benim de deliler gibi sevdiğim birisi ise. Ona faydalı olabildiğimi gördükçe kendimi önemli hissetmiştim. Bir nevi tanıştığımızdan bu yana kendimi hep ona karşı borçlu hissetmiştim. En kötü halimle kabullenmişti beni. Ben dahi kendime inanmazken o bana inanmıştı. Umudunu kesmemişti, yılmamıştı. Beni bugün olduğum yere getirmek için çabalamıştı. Üstelik de tüm bunları yaparken karşılık beklememişti. Hayatımın bir dönemi boyunca ona hakkımı nasıl ödeyeceğimi düşünüp durmuştum. Lakin söylediklerinin üzerine, ondaki etkimden bahsettikten sonra, yalnızca mutlu olmamıştım. Aynı zaman da içim de tarif edilemez bir huzurla dolmuştu. Ona olan borcumu ben zaten varlığımla ödemiştim bile. Onda tüm bu güzel hisleri uyandırarak.

Gelecekte bu konu ile ilgili ne yapacağımızı ise bilmiyordum. Fakat umurumda da değildi. Hayatımda bir kez olsun endişelenip düşünmek yerine dediğini yapacak ve şu ana odaklanarak gerisini kafaya takmayacaktım.

Son derse girmeden önce Erika yanıma geldi. Bay Momoyama ile konuştuğunu ve yarından itibaren hepimizin toplu antrenmanlara başlamak için bir yerde bir araya gelmemiz gerektiğini söylediğini iletti. Ayrıca yeni sezon formalarımız dağıtılacak ve ilk oynayacağımız takımlar hakkında da bilgi verilecekti. Aynı zamanda da koçumuzla da tanışma fırsatımız olacakmış.

''Tanışmak mı?'' diye sordum. Hayal kırıklığına uğramıştım. Momoyama Predators yalnızca oyuncuların aralarındaki bağa dayalı bir takım değildi. Aynı zamanda koçumuza olan sevgimiz ve onunla aramızdaki ilişki sayesinde tüm o zorlukları aşarak bu günlere gelebilmiştik.

''Bilemiyorum. Telefonlaştığımız zaman bana kurduğu cümle buydu. Sanırsam Koç Hanashima'nın şu anki pozisyonunu oynatmak istemedi.'' Diye açıkladı Erika en az benim kadar üzgün bir biçimde. Koçun hepimiz için ne kadar özel olduğu aşikardı. Fakat beni en çok tedirgin eden nokta Kota'nın bu haberi nasıl karşılayacağıydı. Aşırı tepki verip öfkelenmesinden çekiniyordum. Onun kendini üzmesini ve motivasyonunun kırılmasını istemiyordum. Bunun yanı sıra Koç Hanashima'nın da benim nezdimdeki anlamı tarif edilemez ölçüde büyüktü. Ona çok ama çok hayran olduğumu hatırlıyorum. Diğerlerinden daha zayıf olduğumu bilmesine rağmen benden ümidi kesmemesi ve onların seviyesine gelmem uğurunda beni nasıl motive ettiği aklımdan hiç çıkmıyor. Öyle ki onun hep mutlu olmasını istemişimdir. Kyoko ile düğünlerinde bile ikisinin evlendiğini gördüğümde sanki ailemden birinin mutluluğuna şahitlik ediyormuşçasına bir heyecan hissetmiştim içimde. Tüm bu takımı toplama mevzusundan haberim olduğunda nedense onsuz olacağımız bir an için bile aklımın ucundan dahi geçmemişti.

Victory Kickoff: Yeniden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin