-34-

1K 61 200
                                    


Erika Takatou 

Evden çıkmadan önce aynada son bir kez kendime bakarak fön çektiğim saçlarımı düzelttim. Tam anlamıyla kusursuz görünmek için elimden geleni ardıma koymuyordum çünkü nihayet uzun zaman sonra bir partide gayet güzel vakit geçireceğim hissine kapılmıştım.

Pembe, ucunda işlemeler olan diz üstü elbisemin eteğini elimle düzelttikten sonra merdivenlerden aşağıya indim ve kapıda duran babet model ayakkabıları ayağıma geçirdim.

Oldukça heyecanlıydım çünkü Reika'nın ailesinin bu tarz kutlamalar konusunda artık herkesçe bilinen bir isim haline geldiğini göz önünde bulundurursak bu gecenin kusursuz geçeceği aşikardı. Son zamanlarda yaşanan onca tantana, kazandığımız onca maçın ardından oluşan hem fiziksel hem de ruhsal yorgunluğumuza ilaç gibi gelmesi için hepimizin buna ihtiyacı olacaktı.

Tam evden çıkmaya hazırlandığım esnada aklıma bir şey unuttuğum gelmişti. Tekrardan ayakkabılarımı çıkararak odama doğru koştum ve çekmecemi açtım. Auto'ya yazdığım en son tarihli mektubu alarak bir zarfın içine yerleştirdim ve kalemliğimden bir kalem alarak üzerine teslimat için adres bilgilerini yazdım.

Adresini biliyordum, bu mektupları ona göndermeyi planladığım ilk sefer değildi. Bu düşünce içerisine girerek Tagi'den agresini zaten çok önceden talep etmiştim bile. Yine de bugüne kadarki kararsızlığım ve tereddütlerim bana hep engel olmuş, elimi kolumu bağlamıştı. Böylece ben de farkına bile varmadan kısır bir döngünün içerisine girmiştim.

Ancak Han'ın da dediği gibi bu duruma müdahale etme ve artık bir "dur" demenin zamanı çoktan gelmişti. Kendi hayatımın kontrolünü tekrardan kendi elime almak için bunu yapmak ve Auto ile yüzleşmeye mecburdum.

Mektup her şeyiyle göndermeye hazırdı. Tek ihtiyacı olan postalanabilmesi için bir puldu. Onu da yarın antrenmana gitmeden önce postaneden temin ederim düşüncesiyle mektubu spor çantamın içine attım.

Artık tam anlamıyla gitmeye hazırdım. Son bir defa emin olmak adına makyajımı kontrol ettiğim esnada kapının çalmasıyla irkilerek hışımla merdivenlerden aşağıya koştum.

Saat akşam yedi buçuktu ve genellikle akşam saatlerinde misafir beklemezdik. Kapıyı hışımla açtığımda karşımda simsiyah bir smokin içinde jilet gibi diklen Ouzou'yu gördüm.

Onu gördüğüm saniye donakalmıştım. Ouzou'yu daha önce hiç bu kadar özenli bir şekilde görme fırsatım olmamıştı. Kyoko ve Koç Hanashima'nın düğününde bile salaş bir saç stili ve basit bir ceket ile gelen Ouzou'yu baştan aşağıya takım giymiş şekilde görünce nutkum tutulmuştu. Onu tanıdığım andan beri hiç bu denli yakışıklı ve çekici görünmemişti gözüme.

O da aynı şekilde birkaç saniye boyunca gözlerini açarak bana doğru baktı. Bu ikimizin de birbirimizi bu denli kıyafetlerine dikkat etmiş halde ilk görüşü olduğundan böyle bir tepki verdiğini düşünerek fazla üstelemesem de utanıp kıpkırmızı olmama engel olamadım.

Saçlarımı kulaklarımın arkasına atıp kızarmış yüzümün fazla belli olmaması için başımı aşağıya eğdiğim ve gözlerinin içine bakmamaya büyük çaba gösterdiğim esnada sordum:

"Ouozu, burada ne işin var senin böyle. Reika'nın partisine gitmiş olman gerekmiyor muydu?"

Ouzou ceketinin kol düğmelerini ilikliyordu. Jölelenmiş saçlarını geriye doğru atıp papyonunu düzeltti. Gözlerini benimkilerden kaçırarak havaya ve sağa sola bakınıyordu:

"Şey, aslında evet ama dürüst olamam gerekirse kardeşlerim kız arkadaşlarının kavalyesi olmayı tercih ettiklerinden ötürü beni ekip önden gittiler. Oraya hep beraber gideceğimizi zannediyordum fakat bir başıma kaldım. Ben de neden Erika'ya eşlik etmiyorum diye düşündüm ve seni alıp Reika'lara kendim götürmeye karar verdim." dedi.

Victory Kickoff: Yeniden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin