Restorana geldiğimizde gözlerim Yu-Mi'yi aradı. Babası ile yemek yerken onun da yanımda olmasını istiyordum. Uzaktan beni görüp el salladığında gülümsedim. İçimden geçenleri unutup Yu-Mi'nin yanında rahat davranmaya karar verdim.
Masaya yaklaşırken Lee Kang Ho'nun da ayağa kalkıp beni karşıladığını görünce keyfim kaçtı. Benim olduğumu bilmeden de olsa, yapmaya çalıştığı şeyi unutmam mümkün değildi.
Aurası karmakarışıktı. Düşüncelere boğulmuş bir durumda olduğunu anlamak için aurasına bakmama gerek bile yoktu.
Do Hyun masanın yakınına gelip Yu-Mi'ye ve babasına eğilip selam verdi. Yan masadaki diğer ajanlara katıldı. Korumaların dikkat çektiği barizdi, aslında amaç biraz da gözdağı vermekti.
Kang Ho bana elini uzattığında, bir önceki tokalaşmamızı hatırladım. Gördüğüm görüntülerde Yu-Mi tehlikedeydi, üstelik babası tarafından zarar görüyordu.
Bu seferki tokalaşmamızda her hangi bir görü olmadı. Rahatlamış bir şekilde karşımdaki adama baktım. Kırlaşmaya başlamış dağınık saçları, sert bakışları, bilim adamı ile karışık bir işadamı izlenimini çok net veriyordu.
Masadaki yerimi aldığımda İngilizce bir sohbet başladı.
"Beni kırmayıp davetimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim Mert Ssi."
"Beni davet ettiğiniz için onur duydum. Kızınız sizden övgüyle bahsediyordu. Sizinle tanıştığıma sevindim."
Kang Ho kızına sevgi ile bakınca görümdeki olayların nasıl gerçekleşeceğine dair şüphelerim oluştu. Kızını bu kadar seven bir baba nasıl olurda kızına silah doğrultup ateş edebilirdi.
"Mert Ssi benim hayatımı kurtarırken, olağanüstü güçler sergiledi babacım."
Bu konuyu açması iyi olmamıştı. Yapabileceğim şeylerin gizli kalması gerekliydi. Güçlerimi gizlemem ve gerekmedikçe ortaya çıkarmamam konusunda Hacı Anne beni uyarmıştı.
"Yu-Mi o süre zarfında hapis olduğundan, sanırım sanrı görmüş olmalı" diyerek konuyu geçiştirmeye çalıştım. Yu-Mi incinmiş halde bana baktığında pişman oldum ama geri adım atamadım. Beni anlamasını umarak devam ettim. "Yu-Mi'yi kurtarırken keşiş eğitimimden başka bir şeye güvenmedim. Aldığım eğitim sayesinde kaçıranların üstesinden gelebildim."
Ben bunları anlatırken Do Hyun'un beni dikkatle dinlediğini fark ettim. Beni kaçırmaya çalışan ajanları nasıl etkisiz hâle getirdiğimi sormamıştı ama bu merak etmediği anlamına gelmiyordu.
"Sizin bu kadar baskı altında üretip, korumaya çalıştığınız icadınız hakkında biraz bilgi alabilir miyim?" diye sorduğumda ortam birden gerildi.
Yu-Mi ortamı yumuşatmak adına "kusura bakma Mert Ssi. Babam icadı hakkında benimle bile konuşmaz. Üstünüze alınmayın sakın" dedi.
Tahmin etmiştim ama bir şansımı deneyeyim demiştim. Zaten edindiği tecrübeden sonra cihazın az çok ne yaptığını anlamıştım. Sadece kullanım amacı ve diğer devletlerin neden ele geçirmeye çalıştığı konularındaki merakım sürüyordu.
"Sorun değil. Herkesin sırları vardır, bu sınırlara saygı duyulması gerekir" diyerek Kang Ho'nun gözlerine baktım. Benim de sırlarım var sen de bunları kurcalama demek istemiştim. Adamın gözlerindeki merak büyüdü ama şimdilik cevap vermemeyi seçti.
Yemeğin geri kalanı sessiz geçti. Yu-Mi ikimizin arasındaki gerginliği azaltmak adına bir babasına bir bana dönüp konuşuyor ve karşılık vermemizi bekliyordu. Bu yemeğin, kızını kurtardığım için minnettarlığını ifade etmek amacıyla düzenlendiğini düşünmüştüm. Fakat beni daha yakından tanımak ve kızı ile olan yakınlığımı görmek amacına dönüştüğünü hissedebiliyordum.
Otele dönmek için ayrılırken birden elini omzuma koyup, "Mert Ssi, ne kadar süre Kore'de kalmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu.
Aklından geçen cümle şöyle olmalıydı. "İşlerini hallet, bir an önce Kore'yi ve kızımı terk et."
Bozuntuya vermeden cevapladım. "Şu an için burada olmaktan ve kızınızın arkadaşlığından çok memnunum. Kafamda belirli bir süre yok."
Hiç de memnun olmadığı gözlerinden belliydi. Kızına dönüp "benim ofise gitmem lazım, ajanlar kalacağın yere kadar sana eşlik etsinler" dedi.
Yu-Mi'nin benimle konuşmak istediğini biliyordum. Yemekte kendisini yalancı çıkardığım için işin aslını öğrenmek isteyecekti. Tahminim doğru çıkmıştı.
"Müsaden olursa babacım, biraz Mert Ssi ile konuşmam gerekiyor. İşimiz bitince hemen kalacağım yere dönerim."
Adam hiç memnun olmasa da kızını üzmemek için başını salladı ve arabasına binip uzaklaştı.
Yu-Mi ajanlara biraz uzaklaşmalarını işaret edip "Mert Ssi, seninle ciddi bir konuşma yapmalıyız" dedi.
Çekik gözlerinde incinmişlik, kızgınlık ve biraz da merak vardı. Güzel gözlere bakarken dünya nimetlerine kapılmamak adına aldığım eğitimler aklıma gelip, yanaklarımı ısırdım ve bakışlarımı kaçırdım.
Konuşmak için bir kafeye gitmeye karar verip, ajanlara uygun bir yer bulmalarını rica ettim. Arabayı kullanmadan yürüme mesafesinde bir yer bulduk ve oturduk.
Yanımızdakilerin duymaları riskini azaltmak için birbirimize yakın durmuştuk. Yu-Mi'nin bedeninden yayılan baş döndürücü kokuya kapılmamak için duyularımı bastırmaya çalıştım. Yakından çok daha güzel gözüküyordu. Hapis tutulurken oluşan üzerindeki bakımsızlığını atmış, yeni bir insan olmuştu.
Etkilenmemeliydim ama etkileniyordum ve bu beni geriyordu. Biran önce konuşmamızı tamamlayıp otele dönmek istedim. Daha fazla durursam Nirvana yolundaki merdivenlerden kafa üstü düşeceğimden korkuyordum.
"Öncelikle özür dilerim" dedim. Bu kadar çabuk özür beklemediğinden olsa gerek şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu. "Amacım seni yalancı çıkarıp incitmek değildi. Fakat güçlerim olduğunu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Seni kurtarırken yaptıklarımı saklamanı rica ediyorum."
Anlayışlı bakışlarını görünce beni anladığına sevindim. Aniden yanağımdan öpüp geri çekildiğinde şaşırma sırası bendeydi.
"Teşekkür ederim" dedi. "Hem beni kurtardığın, hem de bana karşı dürüst olduğun için."
Bu kızın iyimserliğine bayılıyordum. Yanakları kızarmış, utanmış bir şekilde başını öne eğmişti.
"Ben teşekkür ederim. Yanında olmama izin verdiğin için" dedim.
Başını kaldırıp bana baktı. Bakışlarımız birbirine değdiğinde tek düşündüğüm şey, bu kızı babasına karşı nasıl koruyacağım olmuştu.
-DEVAM EDECEK-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasyMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...