Not: Do Hyun gibi güzel bir karakterin ölmesi hepimizi üzmüş olmalı. Fakat kitabı yazarken her ne kadar kurgu olarak yazsam da, gerçek hayatta olabilecek mantıklı sonuçları da belirtmeliyim. Düşman topraklara gitmişlerse, kayıp verme ihtimalini de düşünmeliydim. Do Hyun'un oraya gidiş amacı Mert'i korumaktı. Fedakâr bir insan olan Do Hyun, onun tek gitmesine izin vermezdi. Seni seviyoruz Do Hyun, Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Do Hyun'un mevlüdüne katılmak isteyen okuyucular lütfen yorumlarında belirtsinler. Oy vermeyi unutmayın lütfen. Teşekkürler.
Özet: Do Hyun ölürken, Mert onunla birlikte hayatını geriye doğru izleme imkânı bulur. Cihazla birlikte geri dönmüştür ama dostu Do Hyun'u kaybetmiştir.
*** Yeni Bölüm ***
Gözümü açtığımda tüm yaşadıklarımın düş olmasını istedim. Fakat Allah'ın kazası yerine gelmişti. Yapabileceğim tek şey, Do Hyun'u nasıl öldürdüklerini bulup ona bunu yapanlardan intikam almaktı. Yu-Mi'nin yanında uyuyakaldığını görünce üstünü örtüp otelime döndüm.
Henüz güneş doğmamıştı. Duş alırken, gusül abdestimi de almış oldum. İnternetten sabah namazının saatine baktım. Henüz yirmi dakikam vardı. Unuttuğum sureleri ve kılınışı hatırlamaya çalışıp sabah namazımı eda ettim.
Dua ederken içime hidayet veren Rab'bime şükrettim. Hacı Anne'nin geri dönmesi için dua ettim. Onu ne kadar özlediğimi düşünüyordum. Omzuma dokunan bir el hissettiğimde, sağıma dönüp baktım. Kimse yoktu ama onun Hacı Anne olduğuna inandım. Buna inanmaya ihtiyacım vardı.
Elimden geldiğince namazlarımı aksatmamaya karar verip yatağıma uzandım. Astral çıkış yapıp meclis alanına gittim. Cemile'yi bulamadım ama Arif oradaydı. Hacı Anne'den bir haber olmadığını öğrenince çok üzüldüm. Zaten bir dostumu kaybetmiştim. Sevdiğim insanları teker teker kaybetmek zorunda mıydım?
"Adın gibi mert ol dostum. Hacı Anne'nin bir görevi olmalı, yoksa seni görmezden gelmez."
"İnşallah Arif. Cemile nerede?"
"O da bir görev almış olmalı. Aynı görevde olmadığımız sürece bilmem mümkün değil."
"Ne görevi" diye merak ederek sordum.
"Allah'ın ilhamıyla bazı kulların yeryüzündeki olayları düzenleme görevi vardır. Bu kullara Rical-i Gayb deniyor. Daha fazla detay veremem ama mutlaka çocukluğunda duymuş olabilirsin. Dörtler, yediler, onbirler, kırklar diye gruplardan bahsedilmiştir. En azından annen bunları biliyordur. Hacı Anne'nin sohbetlerine katıldığı için duymamış olması imkânsız."
Arif haklıydı. Annem bana küçüklüğümden beri bazı şeyleri anlatır ama ben masal niyetine dinlerdim. Allah dostları diye bahsettiği insanlardan bazılarının, bu tür gruplara seçildiğini söylerdi. Halk arasında kırklara karıştı diye bir deyim bile vardı.
"Anlamaya başlıyorsun Mert" dedi Arif. Bir yandan gülüyordu ama çok ciddi bir meseleden bahsettiğini biliyordum. "Namaza başlamana sevindim kardeşim."
Bunu nereden anladığını bilmiyordum. Acaba düşüncelerimi mi okuyordu?
"Nur saçıyorsun Mert. Allah'ın emirlerine ve yasaklarına uyan insanların yüzleri nur saçar. Özellikle abdest alıp namaz kılanlar."
Mutlu olmuştum. Namaz kılmaya başlarken aslında kendime bile itiraf edemediğim şey, Allah'a olan kulluk borcumu ödemekte ne kadar geç kaldığımdı. Fakat yaratıcı, bağışlayıcı ve merhamet edenlerin en yücesiydi. Geç de olsa başlamış olmam büyük bir adımdı. Geçmiş günahlarım ve kaçırdığım namazlar için beni affetmesini ummaktan başka çarem yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasíaMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...