52-Bilinmezliğe doğru

3.9K 296 135
                                    

Not: Merhaba arkadaşlar. Mert karakterini gerçek bir karakter gibi benimseyip, normal bir insanın yapması gerekenleri yapmasını umduğunuzu biliyorum. Fakat onu yazan kişi olarak acemice hatalar yapıyor olabilirim. Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Mantıksız bulduğunuz yerleri benimle paylaşmanızdan hoşlanıyorum. Unutulmaması gereken ise bu bir fantastik-kurgu, yani her şeyi birebir gerçek dünya ile aynı olamaz. Fantastik öğeleri de dikkate alıp, beklentilerinizi buna göre ayarlamanızı diliyorum. Okuyup oyladığınız için teşekkür ederim.

Özet: Mert astral seyahat ile meclis alanına giderek, Arif ve Cemile ile konuşur. Hacı Anne'den haber alamadıklarını öğrenir. Kendi bedenine döndüğünde, başucunda Yu-Mi'yi bulur. Do Hyun'dan Kuzeylilerin cihazı üç parça halinde kaçırdıklarını öğrenir. Parçalardan biri uçakla götürülmüştür. Mert o parçayı almak için Kuzey Kore'ye gitmekten başka çare düşünemez. Duru görü gücüyle en azından nereye gideceğini öğrenmeye çalışır.

*** Yeni Bölüm ***

Duru görü gücümü kullanırken, tam olarak nereye odaklanacağımı bilemiyordum. Daha önce bir başlangıç noktam olurdu. Ona tutunarak ilerlerdim. Şimdi hiç bilmediğim topraklarda, daha önce görmediğim insanları aramam gerekecekti. Zamanın geçmiş olması aleyhimeydi. Çünkü duru görü ile şimdiki anı ve yakın gelecekten enstantaneler görürdüm.

Rahatsız edilmeyeceğim bir yere ihtiyacım vardı. Aslında daha fazlasına ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu işte tek başıma olmam, başkasını riske atmak istememe düşüncem ağırlık kazanıyordu. Ülkeler arası diplomatik sorun çıkmaması için benim gibi biri biçilmiş kaftandı.

Ajan önce kararıma itiraz etse de, yapacağım şeyin zararsız bir ön keşif olacağına dair ikna oldu. Do Hyun bana uygun bir yer ayarlayıp, kapının dışına bir nöbetçi bıraktı. Bu sayede rahatsız edilmeden konsantre olabilirdim. Gözlerimi kapatıp rahat edeceğim bir pozisyon aldım. Nefesimi kontrol ederek sakinleştim ve zihnimi boşalttım.

Bu teknikleri tapınakta öğrenmiştim, şimdi çok işime yarıyordu. Düşüncelerim özgür olduğunda, cihazı gözümde canlandırmaya başladım. Laboratuar zihnimde belirince, daha detaylı düşünmem gerektiğini anladım. Cihazı çalmak için gelen adamları, yakalarındaki Kuzey Kore bayrağını ve cihazı koydukları çantaları dikkatle hayal ettim.

Görüm bir ara bulanıklaştı. Netleşmeye başladığında, daha önce hiç bulunmadığım bir oda gördüm. Cihazın en büyük parçası, bir metre yüksekliğinde bir platforma konulmuştu. Odanın duvarları beyazdı. Işıklandırma yüzünden olduğundan daha parlak gözüküyordu.

İçeride hararetle çalışan üç kişi gördüm. Üzerlerinde beyaz bir koruyucu giysi vardı. Kafalarına taktıkları başlıkların camlarından, yüzleri görünüyordu. İkisi çekik gözlüydü, üçüncüsü renkli gözlü ve sarışındı. Tahmin etmem gerekse Rus olduğunu söylerdim.

Kuzey Kore'lilerle Rusların birlikte hareket edebileceğini düşünmek yanlış bir tahmin olamazdı. Odanın içinde düşüncelerimi dolaştırırken, her köşede kameralar olduğunu fark ettim. Duvarların birinde siyah büyük bir cam bölme vardı. Odadaki insanları gözlemleme için kullanılan tek taraflı camlara benziyordu.

Güvenliğin bu kadar sıkı olması rahatsızlık vericiydi. Hızla girip çıkmam gerekiyordu. İhtiyacım olan süreyi hesaplayamıyordum. Tüm değişkenlere sahip değildim. İçeri adım atmam ve cihazla birlikte geri dönmem sanki saniyelerimi alacak gibiydi. Fakat içimdeki huzursuzluk bana çok dikkatli olmamı söylüyordu.

Düşünmeden atacağım bir adımda, odaya doluşacak eli silahlı askerler olacağını öngörebiliyordum. Duru görüden çıkarak, Do Hyun'la konuşmaya karar verdim.

Üçüncü Göz (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin