George saygıyla eğilerek, "Yüce Teykel, şimdi ne yapmamı istersiniz?" diye sordu.
Cinler yapı itibarıyla çok zeki olmalarına rağmen akıl yönünden zayıftılar. Anlık çözümleri başarıyla bulurken, uzun vadeli çözümlerde başarısız oluyorlardı.
Teykel beni tuzağa düşürüp ele geçirdiği için mutluydu ama benden kurtulmanın kendisine ne gibi zararlar getireceğini planlamamıştı. Şimdi kendisini saran endişenin kaynağı, Allah Dostları tarafından korunurken, bana yapacaklarından sonra başına neler geleceğiydi.
Eğer beni öldürürse kendi idam fermanını hazırlamış olurdu, öyleyse öldürmeden intikam alması gerekliydi. Tek zayıf yanımın Yu-Mi olduğunu fark etmeyeceğini ummaktan başka çarem yoktu.
Adamlara kızı uyandırmalarını söyledi, bir yandan da bana bakıp sırıtıyordu. Kız kendine geldiğinde karşısında gördüğü yaratık karşısında çığlık atmaya başladı. Sesimi güçlükle duyurmaya çalışıp, Yu-Mi'yi rahatlatmak amacıyla konuşuyordum.
"Yu-Mi korkma ben buradayım, sana bir şey olmasına izin vermem. Lütfen sakinleş, sana her şeyi anlatatacağım."
Yu-Mi korkuyla Teykel'e bakıyordu, "bu-bu- bu şey de ne?"
Teykel sinirlenerek kızı tekmeledi, "bana şey deme cüretinde bulunduğun için seni acılar içinde kıvrandıracağım."
Yu-Mi'nin korkuyla sindiğini görünce Teykel'e "bırak onu yer cücesi, senin sorunun benimle" diye bağırdım.
Cin kendisine hakaret ederek dikkatini kendisine çekmeye çalıştığım için bana baktı. Gözünü benden ayırmadan kızı bir daha tekmeledi. Gözlerimdeki öldürücü ifadeye eğlenerek baktı.
"Seninle çok eğleneceğiz, evlat. Bu kızı ne kadar önemsediğini anlayabiliyorum. Gözlerinde çakan şimşekler, kız için ölüme bile meydan okuyacağını söylüyor. Seni öldürmekten vazgeçtim ama sana öyle acılar yaşatacağım ki ölmek için yalvaracaksın" dedi.
Cin'in bu acımasız söylemi beni endişeye boğmuştu. Teykel'in Yu-Mi'ye yapabileceklerini düşündükçe çaresizlikten içim içimi yiyordu.
"Neler yapabileceğimi hayal etmeyi bitirdiysen..." dedi Cin. "...sana ne yapacağımı söyleyeceğim. Bu sürtüğü karım yapacağım, sen de onunla geçireceğim gecelerin hayaliyle yaşayacaksın."
Duyduklarına inanamıyordum, bunun olmasına izin vermektense ölmeye razıydım. Adrenalin damarlarıma doldukça yüzüm kızarmaya ve öfkeyle solumaya başladım.
Cinlerin yapısının latif olması sebebiyle, fiziksel saldırıyla hiçbir şansımın olmadığını biliyordum. Hacı Anne onlarla karşılaştığında bir dua okumaya başlamış ve kendisine saldıran cinleri yakmıştı.
O duayı bilmesem de Kozmik Bilinçle bağlantım vardı ve onu hatırlamam yeterli olacaktı. "Öğrenmek bildiğini hatırlamaktır" diye düşündüm. "Hatırla! Hatırla! Hatırla!"
Dua zihnimde belirirken tekrarlamaya başlamıştım bile. Teykel'in gözleri korkuyla büyüdü, latif bedeninde oluşmaya başlayan yaralar yüzünden acı çekiyordu. "Dur! Sana hemen durmanı emrediyorum" diye bağırmaya başladı.
Duayı tekrar ettikçe ortamda kalmasının ölümüne yol açacağını anlayıp hızla kaçtı. Adamlar ne yapacaklarını bilemeden, bana bakıyorlardı.
George ilk harekete geçen kişi oldu, bana doğru elektrik sopasını uzattı. Adam sopayı değdiremeden, zihnine alev aldığı yanılsamasını gönderdim. Teykel'in korumasını kaybeden George, çığlık atarak debelenmeye, hayali ateşi söndürmeye çalışıyordu.
Diğer iki adam korkuyla baktılar, onlara da aynı yanılsamayı gösterdiğimde, onlarda yerde yuvarlanmaya başladılar. Üçü de bir süre sonra kendilerinden geçtiler.
İplerden kurtulmak için konsantre oldum, beynimdeki her hücreyi kullanmaya çalışarak iplerin yok olmasını diledim. Başarılı olamadığımı kabullenip, klasik yöntemle keskin bir şeyle ipleri kesmek için adamların ceplerini yokladım. Bulduğum bıçakla önce kendi iplerimi, ardından Yu-Mi'ninkileri kestim.
Kız şoka girmişti, gözleri açıktı, titriyordu. Yu-Mi'yi kucaklayıp otel odama gitmek için mekânı dürdüm. Odaya adım atıp kızı yatağıma yatırdım, titremesini azaltmak amacıyla üzerine birkaç kat battaniye örttüm.
Kendisine gelene kadar ne yapacağımı bilmediğimden Do Hyun'u aramayı düşündüm. Telefon çalar çalmaz açıldı.
"Mert Ssi, neler oldu? Bana bildirdiğiniz mekâna baskın yaptık, içeride üç kişiden başkası yoktu. Hepsi kendinden geçmişti, sizi bulamayınca meraklandık."
Do Hyun'un gelmesini beklemeden ayrıldığım için kendimi kötü hissettim. Hem yardım istemiştim hem de onu beklemeden gitmiştim. Fakat Yu-Mi'nin yaşadığı şok yüzünden sağlıklı düşünemiyordum.
Do Hyun'a cinlerden bahsedemezdim, adamların casus olabileceği fikrini sunmaya karar verdim.
"Do Hyun Ssi, merak etmeyin, ikimizde iyiyiz. Yu-Mi şok geçiriyor ama iyileşecektir, sizi beklemeden otele döndüğüm için kusura bakmayın."
"Otele mi döndünüz, eğer ışınlanmadıysanız bu kadar kısa sürede otele dönmeniz imkânsız dediğinde büyük bir pot kırdığımı fark etmiştim.
Sanırım güvenini kaybetmemek için bazı şeyleri ona anlatmalıydım. "Eğer otele gelirseniz size açıklama yapabilirim, ben Yu-Mi'yi bırakıp buradan ayrılamam."
"Peki, hemen çıkıyorum. Bir saate kadar orada olurum, sizin kadar hızlı olamadığım için kusuruma bakmazsınız umarım" diyerek ufak bir laf dokundurmayı da ihmal etmedi.
Aslına bakarsanız haklıydı da sürekli şüpheli hareketler yapıp hiçbir açıklama olmadan kabullenmesini bekliyordum.
Yatağımda yatan kıza bakıp terleyen alnını silmek için ıslak bir bez getirdim. Alnını sildikten sonra yüzüne yapışan saçları kenara ittim. Eğilip alnına bir öpücük kondurduğumda, dudakları aralandı mırıltıyla "teşekkür ederim" dedi.
Kız derin bir uykuya daldığında, Do Hyun'u beklemekten başka bir işim olmadığından, odada volta atmaya başladım. Kapı tıklandığında ajanın gelmesi için henüz erken olduğunu fark edip, tedbirli bir şekilde kapıya yanaşıp gözetleme deliğinden baktım.
Gelen ziyaretçiyi tanımıyordum ama zararsız bir kadına benzediğinden kapıyı açmaya karar verdim. İçeri davet etmemi beklemeden yanından geçip odaya girdi ve biraz ilerleyip arkasını dönüp bana baktı.
"Yatağında bir kız var keşiş, bu durum oldukça kafa karıştırıcı" dediğinde adını bile bilmediğim bir kadından utandığımı fark ettim.
-DEVAM EDECEK-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasíaMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...