Parlak bir ışık gördüğümde tüm gölgeler yok olmuştu. Gelen kişinin Hacı Anne olduğunu düşündüm. Bana yardım etmeye devam edecek gibiydi. Oysa gölgeler dağıldığında gördüğüm kişi hiç ummadığım birisiydi.
"Tenzin!"
"Selam Mert, seni görmek istiyordum ama bu şartlar altında karşılaşmak istemezdim."
"Rüyama girebildiğini bilmiyordum."
"Rüya da bir nevi astral seyahat sayılır."
Dostumla çene çalmak isterdim ama kendimi iyi hissetmiyordum.
"Yorgunum dostum, bedenen değil ruhen" dedim. Tenzin'i özlemiştim, aslında tapınakta geçirdiğim günler gözümde tütüyordu. Birden bu kadar yükün altında kalmak bana fazla gelmişti.
"Yorgunluğuna iyi gelecek bir yer biliyorum" dedi. Elimden tutarak hareket etmeye başladı. Kendimi Tenzin'e teslim etmiştim, nereye götüreceğini bilmeden izledim.
Bir süre sonra durduğumuzda bulunduğum yere baktım. Hiçliğin ortasında gibiydim, yıldızlar bile yoktu. Çevremi saran karanlık uçsuz bucaksız süregidiyordu. Çoğu insanın korkacağı yerde ben huzur hissettim.
"Çok güzel bir yer Tenzin, burası neresi?"
"Beğeneceğini biliyordum, burası Asfanit. Anlamı yokluğun içi."
"Biz şimdi yokluğun içinde miyiz?"
"Burası senin yokluğun Mert, ne zaman istersen burada dinlenebilir ve hiçbir varlığın saldırısından endişe etmezsin."
"Buraya hiçbir varlık giremiyorsa ve bana özelse sen nasıl girdin?"
"Ben senin dostunum, kalbimde sana karşı zerre kadar kötü düşünce taşımadığım için girebiliyorum."
"Bu durumda bana düşman olan hiçbir varlık giremez diye düşünmeliyim."
"Aynen öyle. Şimdi gidiyorum ve seni dinlenmen için yalnız bırakıyorum. Son bir şey daha söyleyeyim, burası yokluk ama öyle kalmak zorunda değil."
"Ne demek istiyorsun Tenzin?"
"Bunu da sen keşfet dostum" dedikten sonra hızla kayboldu. Bulunduğum yoklukta huzur içinde kalakaldım. Son cümlesinde dediği gibi, öyle kalmak zorunda değilse yokluğu değiştirebilir miydim?
Denemekten zarar gelmezdi. Huzuruma katkıda bulunacak insanları düşündüm. Yu-Mi'nin yanımda olup burayı görmesini isterdim. Daha düşüncem sona ermeden Yu-Mi'yi karşımda gördüm.
"Yu-Mi buraya nasıl geldin?"
"Sen istediğin için buradayım Mert" dedi. Düşüncemle buraya çektiğim için kendimi garip hissettim. Karanlık ve yokluk içinde huzurluydum ama Yu-Mi'nin burada huzurlu olacağını sanmıyordum. Bir ev hayal ettim ve anında ikizimde güzel bir evin salonunda karşılıklı oturuyorduk.
Bu yokluk işini sevmiştim. Sanki bana karalamam için boş bir sihirli kâğıt vermişlerdi. İstediğim gibi çizip boyuyor ve üç boyutlu karşıma geliyordu.
"Evin güzelmiş Mert, daha önce görmemiştim. Neden otelde kalmayı tercih ediyorsun" dediğinde bir şeylerin garip olduğunu düşündüm.
"Burasını az önce oluşturdum Yu-Mi, burası gerçek değil sadece benim hayalim."
"Tıpkı benim gibi" dedi.
İşte o zaman anladım ki, karşımdaki gerçekten Yu-Mi değildi. Sadece hayalimdeki yansımasıydı. Onunla her şeyi konuşabilirdim ve gerçek hayatta hiçbirini bilmeyecekti. Bu da benim için bir nimet sayılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasyMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...